Songül Şahin

Tarih: 07.06.2024 22:14

Almanya’ya Mülteci (Sığınmacı) Olarak Gelirseniz Yapmanız Gerekenler ve Başınıza Gelecekler

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’den farklı sebeplerden kaçtınız ve Almanya’ya geldiniz. Tabii öyle iki cümle ile anlatıldığı gibi sürmüyor gelmek. Çok ama çok zorlu yollardan geçiyorsunuz. Türkiye’den Yunanistan’a deniz üzerinden geçiyorsunuz, oradan Sırbistan’a, Sırbistan’dan İtalya’ya, oradan artık hangi ülkeyi isterseniz oraya doğru yol alıyorsunuz. Yol alma derken de yaya olarak kastediyorum. Günlerce yürümek zorunda kalmaktan dizlerinde sıvı kaybı yaşayan ve ağrıdan haykıran çocuklar var. Bu sebeplerden çoğu kişi geldikten sonra artık aynı kişi olmuyor. 18 yaşında bir genç, babasının Sırp askerleri tarafından dövüldüğünü ağlayarak anlatmıştı. Dövmenin etkisi ile yere düşen babanın ağzı ve burnu minicik bir su birikintisine denk gelmiş ve oğlunun tüm yalvarmalarına rağmen Sırplar babayı biraz da olsa kenara çekmemişti. Babanın cenazesi geri Türkiye’ye, oğlu da mecburen Almanya’ya gelmişti. Yani anlayacağınız yollarda çok büyük dramlar yaşanıyor.

 

Birinci Adım

 

Eğer bir şekilde artık Almanya’da iseniz, en yakın polise gidip mülteci olarak başvuru yapmak istediğinizi söylersiniz. Polis sizi en yakın “ilk kayıt” yerine yollayacaktır. Almanya’nın 16 eyaletinde farklı “ilk kayıt” yerleri mevcut. Bazen sizi Almanya’ya getiren şebeke de size adres verir. Bu arada şebekeler işlerini çok geliştirmişler. Bir yakınınızı Almanya’ya getirmek istiyorsanız, aracı görevi yapan bir yere para veriyorsunuz, o para ortada bir yerde duruyor. Getirmek istediğiniz kişi gelirse, o aracı parayı şebekeye teslim ediyor. Getirme işlemi başarısız ise para sahibine geri gidiyor. Yani bu işi bildiğiniz güvenli para ve insan transferi haline getirmişler. Tabii ortada sahte bir yığın şebeke var. Onlara dikkat etmek lazım. Aksi halde paranız da gider, sağlığınız da, canınız da.

 

İkinci Adım

 

İlk kayıt, kaydınızı aldıktan sonra sizi birkaç saat içinde birincil kampa yollar. Orada eskiden 2 ay civarındaydı fakat şu an 5-6 ay kalıyorsunuz çünkü sığınma talebi inanılmaz arttı. Birincil kampta sağlık taramanız yapılır. Yollarda çok fazla hastalık kapılıyor. En fazla olanı uyuz hastalığıdır. Bu hastalığa yakalananlar izole odasına koyuluyor. Bir hafta ya da 15 günlük izole ve özel bakımdan sonra normal odalara alınıyorsunuz. Bu arada özel bakım derken, sizi ayrı odaya alıyorlar. Çünkü normalde bir bina içinde, aynı koridorda ayrı odalarda farklı aileler kalıyor. İzole kısmında kişi, bir binanın bir katında yalnız kalıyor ki kimseye bulaşmasın. Dışarı çıkması yasak. Yatak yorgan her gün değişir ve yemek odalara getirilir. Eğer bir hastalık yoksa normal odalarda kalmaya devam edilir. Yalnız kadınlar için ayrı bina, yalnız erkekler için ayrı binalar ve aileler için de ayrı binalar vardır. Aileler tek bir odada ama aynı koridorda, kadınlar ve erkekler de yaklaşık 4 ile 8 kişilik odalarda kalırlar.

Birincil kampta genelde yol mahkemesi de olunur. Bu mahkemede Almanya’ya nasıl ve hangi yollarla geldiniz gibi sorular sorulur.

 

Kamplarda Bir Farkındalık…

 

İlk kamptan itibaren farklı ırklarla aynı odada kalırsınız. Türkiye, Irak, Suriye iyi anlaştığı için genelde aynı odalarda kalırlar. Çok şaşırdınız değil mi? Bu bilgi yüzde yüz doğrudur. Türkiye’den biri asla bir Arapla birkaç günden fazla aynı odada kalmaz. Kendini rahat hissetmez.

 

Üçüncü Adım

 

Uzun süreli kalabileceğiniz Merkezi Konaklama Kampına (Zentrale Unterbringungseinrichtung) sevk edilirsiniz. Bu yerlerde bazen 800 bazen de 1000, bazen daha fazla sığınmacı kalır. Bu arada uzun süreli kalma derken birkaç aydan bahsediyorum. Bazen 4 bazen 10 ay. Burada diğer kamplarda olduğu gibi sabah, öğlen, akşam yemek öğünleri vardır. Bu esnalarda artık birkaç ay kendi yemeklerinin özlemi ile yaşamak zorunda kalır insanlar. Çünkü yemekler kimsenin geleneğine, damak tadına göre yapılmaz. Genelde Alman tarzı yemek olur. Ama meyve yoğurt gibi yiyecekler her zaman mevcuttur. Sadece yemek yemek, fiziksel aktivitelerde bulunmak için çokça zamanınız vardır. Bu esnada yapılacak en muhteşem şey dil öğrenmektir. İster kendi çabanızla ister kampın sunduğu imkanlarla. Kamp sürecinden güçlü çıkmak ve hayata güzel bir başlangıç yapmak için en iyi fırsat bu olabilir, değil, budur. Çünkü orada zaman çoktur. Hiçbir şey yapmadan sadece bekleyerek 8 ile 10 ay dile kolay. Bir de bu kamplarda Almanya’ya uyum sağlamayı da öğrenilir. Örneğin gece 22:00 sabah 06:00 saatleri arasında gürültü yapmanız yasak. Bu saatler arasında gürültü yapanı şikayet etme hakkı vardır. Şikayet edildiği takdirde istisna olmadan gereken yapılır. Bu bir uyarı olabilir veya yüksek mevkiden birine yönlendirmek de olabilir. Yemekleri saatinde yemezseniz, sonrasında kendiniz yiyecek bir şeyler bulmalısınız. Böylelikle herkes zamanında, saatinde yemeğini yer ve bir kargaşa durumu ortaya çıkmaz. Çocuklar okuldan uzak kalmasın diye eğitim konusunda burada destek verilir. Zaten her kampta anasınıfı da vardır. Bu merkezi yerlerde ilkokuldan itibaren de eğitime destek sunulur. Ayrıca bu kampta ikincil mahkemenizi de olursunuz. Mahkemede burada kalabilmek için çok güçlü deliller sunmak zorundasınız. Kalmaya uygun görülürseniz yani sığınma talebiniz kabul görürse artık sıra bir sonraki kampa gelmiştir. İşte sıradaki son sığınma kampı…

 

Dördüncü Kamp

 

Son adım burasıdır. Burası kamplardan farklı olarak biraz daha kendi eviniz gibidir. Bazen eski bir okuldan, bazen de bir otelden kampa dönüştürülmüştür. Buradaki en büyük mutluluk, herkesin artık istediği yemeği pişirebilmesi ve yemesidir. Dile kolay, kendi yemeğini yemeyeli aylar olmuştur belki de yılı geçmiştir. Yani anlayacağınız mülteci olmak kolay değildir. Allah tüm insanları bu duruma düşmekten korusun.

Bu son kampın uzunluğu artık kişinin uyum performansına bağlıdır. Ne kadar çabuk iş bulursanız, o kadar hızlı çıkarsınız. Kendi paranızla bir evi ödemediğiniz sürece burada kalırsınız. Bu yıllarca sürebilir. Bir ay da.

Bu yazımda sadece Türkiye’den Almanya’ya göç eden mültecilerden bahsettim. Şu anda ne yazık ki dünya üzerinde çok fazla göç var. Ülkesinde savaş olmayıp da çok fazla göç veren tek ülke ise Türkiye.

Zorunlu göç, insanları çok yıpratan bir süreçtir. Dünya ülkelerinin bir araya gelip ortak bir çözüm bulması lazım. Sebebi ne olursa olsun göç etmek isteyenlerin de hakları olduğunun kabul edilmesi lazım. Göç etmek isteyenlerin başvuru yapacağı yerlerin insan şebekeleri değil de mesela dünya ülkelerinden oluşan ortak bir kurum olabilir. Başvuru şeklinde örneğin. Çünkü böyle kaçak yollarla başka ülkeye giden birinin yollarda yaşadığı travmalar hepimize bir gün şiddet olarak geri gelecektir. Hayat bir karma değil midir? Öncelikle tabii ki insanlık açısından düşünmek lazım. Hislerini beyni ile yönetebilenler, hisleri olanları görmezden gelmemeli. İnsanlar insanlara sahip çıkmayacaksa yaşam ne kadar anlamlı olabilir ki?

Gönüllü olarak bir yere gitmek, gezmek, yeni yerler keşfetmek ne kadar eğlenceli ve güzel ise, zorunlu olarak gitmek bunun tam tersi çok acıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —