"Belediye seçimleri Türkiye'nin toplumsal atmosferine yön vermesi bakımından önemli olduğu gibi, İstanbul seçimleri değirmenin suyu itibariyle de horoz kavgasında iddia ve bahis oyununun en önemli kolonunu oluşturuyor, muhakkak ki. Adaylar açısından kimin kime tüyo verdiğini bilemeyiz, ama jokerlerin yetenek ve kabiliyetlerinden çok, devlet desteğine en yakın olanların maça bir adım önde başlama avantajları var. Skorer oyuncu ya da son vuruşlarda maharetli golcülerin olmayışı durumunda ve genç yeteneklerden oluşan bir kadro ile seyircilere güzel bir oyun vaat eden takımın maçı alabilme olasılığını da göz ardı etmemek gerekir."
Yetenek ve kabiliyetten çok, ev sahiplerinin horozu olmaktan öteye geçmeyen yarışmacıların, hatta ip cambazı gibi partiden partiye atlayan seçim cambazları, daha çok popülist, zengin, aşiret üyesi ya da artist, futbolcu, şarkıcı, türkücü çevresinden olması devlet ve işletmecilik konusunda uzman ve tecrübeli, eğitimli insanları eğitebileceği bir alan olması itibariyle, onları horoz dövüşünün seyircisi durumuna getirmesi de siyasi seviyenin alt perdesinden gırtlaktan bağırma becerisiyle alt edilmiş olmasına neden olması alışık olduğumuz bir durum.
Bütün bunlara rağmen İstanbul seçimleri bu yarışın Ankara ile birlikte can alıcı yarışı olarak önümüzde duracak.
İzmir'i çantada keklik gören modernite teknisyeni kabul edilen İzmir'i saymazsak, Ankara'nın Mansur başkanın yarattığı imaj ile maça avantajlı çıkacak olması yanında, rakibin çok da sevgili bir imajlı kişi olmamasına rağmen gücü arkasına almış olmasının doğuracağı sonuç belirsizliğini son dakikaya kadar koruyacak gibi.
Asıl hesaplaşmanın İstanbul'da yaşanacağı gün gibi açık olmasına rağmen, CHP içindeki Brütus olayı seçimlere İstanbul Alevilerinin kırgınlıkları ya da kalplerindeki yarayla girmelerinin dezavantajıyla maça çıkacak olması göz önüne alındığında seçimlerde İstanbul Alevilerinin alevi damga vuracak gibi.
İmamoğlu'nun Alevilerin kırgınlıklarıyla birlikte moralsiz çıkacağı maçta YRP ve DEM'in şimdilik yarışta yalnız katılacak olmalarını kabul edecek olsak bile, Eİ'nun rakibi Kurum'un da pek güven verici bir izlenim vermemesi Eİ'nun psikolojik üstünlüğü, hitabet gücü ve kendinden emin duruşuyla avantajlı izlenimi vermesine neden olmakta.
Şampiyonluğa oynayan AKP ve CHP'yi takip eden iki rakipten biri olan DEM ve YRP seçimlerin sadece avantaj denkleminde puan sıralamasına etki edebilecek durumda.
İstanbul Alevilerinden de az da olsa oy alabilen AKP'nin, Kılıçdaroğlu'na yapılan hançerleme olayına rağmen, Alevilerin takınacağı tutum merak edilecek son dakikaya kadar.
KK olayının baş mimarının İmamoğlu olduğuna inanan CHP'li Aleviler, özellikle Dersim Alevileri ÖÖ'le tepkilerini A.M. Başarır'a hain diye bağırmalarında dile getirirken, bu tepkinin Dem'e oy potansiyeli olarak döneceği inancına rağmen, bunun pek kolay olamayacağı da Dem'in de Dersim Alevileri üzerinde pek güven verici bir sempatiye dönüşmüş olduğunu söylemek de çok gerçekçi olur mu bilemiyorum.
Dersimli Alevi, Kürt oy potansiyeli, Bingöl'den Dersim'e yerleşen ya da yerleştirilmiş olan Zazaların Dersim ve Şeyh Sait İsyanı sendromunu hatırlatan çağrışımları gönüllerde nasıl yer edinmiş kestirmek zor.
Elbette ki Dersim'in demografik yapısını önemli oranda değiştiren Urfa, Bingöl göçlerinin Dersim'deki siyasi ve toplumsal atmosferi değiştirdiği gibi, oy potansiyelinin de çok kırılgan ve değişkenlik gösterebileceği ihtimali taşıyor. Din kardeşliği seçimlerde bugün olmasa bile her daim bir oynaklık ve yakınlık momenti taşıyor olması ihtimali yabana atılacak gibi değil elbette.
Toplumsal yaşamda barış içinde yaşama kültürüne sahip Dersim kültürü, Kılıçdaroğlu taraftarı sayılmasa bile Aleviliğe vurulmuş bir hançer olarak adlandırmaları anlaşılır bir şeydir, sanırım.
Bingöl'ün AKP oy potansiyeli göz önüne alındığında, AKP'nin şansının da Kürt bölgelerindeki inkar edilemez üstünlüğü İstanbul'da Alevi oylarına nasıl yansıyacak onu da son dakika golü olarak görebilir miyiz, o da son ana kadar belirsizliğini koruyacak.
Ebu Hanife'nin öğretilerini kendine daha yakın gören Alevilerin, her şeye rağmen, "sen yarinden hoş musun. Hoş olayım olmayayım o yar benim, kime ne" diyerek kendi Brütuslarının yanında mı yer alacaklar yoksa, Osmanlı Merkez Ordusu konumundaki Kapı kullarının bağlı olduğu Bektaşilik tarikatının Anadolu versiyonu olan Anadolu Aleviliğinin şehir versiyonu olarak günümüzde ruhi şekillenmesini nasıl yaşayacak hep beraber görmüş olacağız.
"Allah... Allah... Allah.
Baş üryan sine püryan.
Bu meydanda nice başlar kesilir, hiç olmaz sorun.
Kulluğumuz padişaha ayan.
Üçler, yediler, kırklar.
Gülbengi Muhammedi. Nur-i Nebi. Kerem-i Ali.
Pirimiz Sultanımız. Hünkar Hacı Bektaş Veli.
Demire devranına hu diyelim.
Huuuu'' diyerek seçimlerdeki tavırlarıyla Mekteb-i Hayriye'ye gitmiş olmayacaklar belki ama Anadolu Aleviliği yine kendi içinde kendi yaralarının acısını sessizce sarıp sarmalayacaklardır kuşkusuz.
Kimseye düşman olmamayı kendine feksefe edinen Anadolu Aleviliği, Kapıkulluktan nemalanmak istemeyeceği gibi, yüreklerindeki yarayı da kendi tarih sayfalarına kaydederek herkese eşit ama mesafeli hatta kaygılı tutumlarıyla sonucu bekleyeceklerdir.
Seyyid Nesimi'den Kul Nesimi'ye uzanan yolda aynı kültürle kavrulmuş bir kültür elbetteki aynı dile sahip olacaktır.
''Mahlasım Nesimi ismim Ali'dir'' diyerek kendi gönlünde barışık yaşamanın rahatlığıyla kucaklaşacaktır muhakkak ki.
Ey gönül Mansur Enel'i Hak söyledi.
Hak idi vü hak dedi Hak söyledi.
Marifet sırrını mutlak söyledi.
Arif amenna ve saddak söyledi.
Gönüllerimizdeki aşk ile Huuuu...
Dostluğa, barışa, huzura huuuuu.."
