Dışarıda güzel bir sonbahar havası var, hava ne soğuk ne de sıcak.
Yürürken yol kenarında sıralanmış ağaçların dallarında dökülmeye hazırlanan rengârenk yaprakları izliyorum.
Seviyorum bu renklerin karışımını, bana sonbaharın yaklaşmasıyla zamanın geçtiğini hatırlatsa bile.
Etraf âdeta renk cümbüşüne bürünmüş, yeşilinden sarısına, turuncusundan kırmızısına her türden renk ağaçların dallarına örtülmüş.
Sonbaharın her hâli güzel.
Ayağınızın dibinde, dalına tutunamadan erken dökülmüş yapraklar.
Her adımda yaprakların hışırtısı sonbaharın melodisi olarak yayılıyor etrafa.
Börtü böcek, sıcak ülkelere göçe hazırlık yapan kuşlar, yuvasına erzak taşıyan sincaplar. Etrafta sağınızda, solunuzda inatla açmaya devam eden çiçekler.
Her şey uyum içinde, her şey huzur ve sükûnet dolu.
Sonbahar insanın ruhunu dinginleştiren mevsim.
Zamanı, hayat telaşesini bir nebze unutturup hayal deryasına davet eder gibi etraftaki güzellikler. Zamanı sadece akrep ve yelkovan saniye saniye kovalıyor, ritmini şaşırmadan. Her şey olması gerektiği gibi gelişiyor.
Uzun bir yürüyüşten sonra döndüm evime, hava hâliyle biraz serinledi.
Bahçedeki ateş kâsesine odunları attım hem biraz ısınma hem eve girmeme düşüncesiyle. Odunlar kısa süre sonra tutuştu ve yavaş yavaş alevler yükselmeye başladı.
Alevler yükseldikçe yanan odunların çıtırtısı da akşamın serinliğini kırıyordu.
Epeyce bir zaman alevlerin dansını izledim tek başına.
“Sonbaharın romantizmi bu olsa gerek.” diye düşünürken bir anda yağmur çiselemeye başladı. Ateşi söndüremeden döndüm yalnızlığımla döşenmiş evime.
Bari bir çay demleyeyim, sıcak bir çay iyi gider şimdi, dedim.
Çayımı yudumlarken pencereden, yağmur damlalarına rağmen ateş kâsesinde yanmaya devam eden odunları izledim. Ateş hâlâ sönmemişti, arada odunların arasına sıkışmış inatla cızırdayarak dans eden minik alevleri görüyordum.
ÇOCUKLUĞA DÖNÜŞ
Bu gördüğüm manzara beni çok eskilere, çocukluğuma götürdü.
Aklıma çocukluğumdan kalma bir fotoğraf geldi.
Harlanarak yanan sobanın üzerindeki kestanelerin pişmesini beklerken ben.
Emektar ebemin özenle ördüğü saçlarıma bağladığı kırmızı kurdelelerim.
Naylon ayakkabılarım, basma kumaştan dikilmiş elbiselerim, üşümeyeyim diye üzerime giydirilen el örgüsü yeleğim.
Ebemin saçlarımı taramasını, belik yapmasını özledim.
Ah, ne güzel günlerdi o günler!
Evet, çok güzel günlermiş o günler! Doğru dürüst yaşamadan, fark etmeden hayatımın baharını geçirmişim.
Harcamışım saatlerimi, günlerimi, haftalarımı, aylarımı ve sonra birbiri ardına geçip giden mevsimlerimi, yıllarımı.
Ne baharımın farkına varmışım ne yazımın.
İnsan neden belli bir yaşa gelince eskilere özlem duyar, anılarını heybesinden çıkarıp çıkarıp bakar ki?
Neden hayatındaki yol ayrımlarını gözden geçirir?
Neden doğrularını, yanlışlarını sorgular?
Neden eline aldığı eski albümlerin sayfalarını tek tek açarken baktığı her fotoğrafla eski zamanlara özlemle dalıp dalıp gider?
Neden sayfa sayfa albümdeki fotoğraflara dalıp giderken fotoğraflara neden eskisinden daha uzun bakar ki insan?
Bir zamanlar, bir an önce büyümek isteğinin sebebini sorgularken o zamanki yetişkinliğe özlemimi hâlâ çözemedim.
İnsan, hayat yolunda yürürken mevsimlerden geçer gibi birlikte yaşlarını da alıp gidiyor.
Bana göre bir insanın çocukluğu ile ergenlik dönemi ilkbaharı, gençlikten yetişkinliğe geçiş dönemi yazı, ellili yaşlardan itibaren sonbaharı ve sonrasındaki yaşları da kışı simgeliyor.
GÖNLÜNÜZ BAHAR HAVASINDA OLSUN!
Her yaşın kendine has güzelliği var elbette.
İlkbahar ve yaz göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçse de sonbahar insanı yavaşlatıyor.
Herkes gibi ben de ellili yaşlarımda hayata daha farklı bakmaya başladım.
Sakinliğimi koruyarak, stres yapmadan, hayatla eskisi gibi kavga etmeden, daha bilge kararlar alarak adımlarımı atmayı öğrendim.
Önümde beni bekleyen kışımı düşünürken, şimdinin değerini bilerek bazen hayatı akışına bırakarak bazen de olanları kabullenerek adımlarımı atmaya devam ediyorum.
Sonbaharı seviyorum, insanı düşünmeye davet eden hüzünlü havasından dolayı.
Rengârenk doğa örtüsünden dolayı, verdiği huzurdan sükunetten dolayı.
Hangi mevsimde olursanız olun, gönlünüz hep bahar havasında olsun!
Gönlünüzü bahara küstürmeyin çünkü küsen baharın yüzünü gülümsetebilmek pek de kolay olmuyor