Değerli Okurlarım,
Uzun bir aradan sonra tekrar kalemimi elime aldım ve aklıma yatmayan konuları sizinle istişare etmek adına kâğıda dökmeye başladım.
Bugün sizinle kimi zaman toplumumuzda, kimi zaman iş yerinizde, evinizde ve ocağınızda karşılaştığınız oyun kurucularını ve hain bir strateji olan grup söz birliğini masaya yatırmak istiyorum.
Dostluğa dönük attığımız adımlarda haince plan yapan ve belli bir amacı yerine getirmek üzere kirli çıkarlarını önceden hesaplamış insancıkları oldum olası sevmemişimdir.
Bazen hainlik, kendi kendini kandırmaktır bazen kabahatlerini başkasına yıkmak insanın zalim tarafıdır.
Bilinç altına yüklenmiş yanlış hayat öğretileri ve nefret içeren acı söylemler, sevginin birleştirici gücünü görmemezlikten gelir. Hâlbuki insanı varlık olarak en özel kılan şey sevgidir.
İster insan çok zorlu bir hayat yaşamış olsun ister en çetin kavgaları yara berelerle bitirmiş olsun hiçbir mazeret nahoş bir ihaneti aklayamaz.
Bu tür davranış bozukluklarını sergileyenler, istediği kadar bahane üretebilir, şu ya da bu sebepten ötürü ihanetlerini aklamaya çalışabilir lakin bu insancıkların dansözlüğü komik bir ajitasyondan öteye gidemez.
Evet, oyun kurucu olmak veyahut ihanet içinde bulunmak kötü bir şeydir fakat bundan daha kötü bir şey var ki o da bunu grup şeklinde yapmaktır. KADER ADALET EDER
Grupların bireyler üzerindeki etkisi ve gücü tahmin edilenden çok daha fazladır. Bundan ötürü oyun kurucular, grup içinde söz birliği sağlar ve grup dışındakilerin tutum ve davranışlarını baskı yoluyla değiştirir. Diğer bir deyişle psikolojik baskı yoluyla menfaatlerini elde ederler.
Velhasılıkelam, oyun kurucuları hayatımız içinde ve bunlarla baş edebilmenin tek yolu eğilmeden, el etek öpmeden dik durabilmek. Hayatın şöyle bir gerçeği var ki o da hakkın yerini bulduğudur.
İster piyon olalım ister oyun kurucu, adalet, er ya da geç tecelli eder. İyisi mi “Beşer zulmeder, kader adalet eder.” düsturundan yola çıkarak doğru olanı yapalım.
Bugünlük bu kadar.
Sevgi ile kalın!