Emel YILMAZ

Tarih: 25.02.2024 17:21

Sadakat

Facebook Twitter Linked-in

Eşler birbirini tanımadan daha ilk bakışta ya da ikinci bakışta yangına dur diyemeden kapılırlar aşkın ateşine, bilmeden, tanımadan, alışmadan ya da hiç aşık olmadan girerler ‘bir’ olma yolculuğuna.

İnsan ilişkilerinde hiç anlam veremediğim gereksiz yere naz yapmaları. Naz yapmanın ne olduğunu bile daha yeni yeni öğrendim diyebilirim. Yahu ortada bir şey varsa tartışırsın ve uzlaşmaya gidersin, baktın olmuyor kendi düşünceni doğru bildiğini dayatmaya çalışmazsın.

Herkesin haklı olma görüşü kendine göre, doğrusu ve bildiği kendine, görüşleri ve düşünce farklılığı kendine. Eğer bu tartışmada size bir şey katmayacaksa uzlaşıp orta yolunu bulamayacaksan neden boş yere kalp kırıyorsun? Sorunlar çözmek için vardır, daha fazla sorun yapmak için değil.

Karşına çıkan her yeni madde sana ilk başta cazip gelecektir, aklın alamayacaktır. Heyecandan nereye koyacağını bilemeyeceksin, değişik ve güzel gelecek sana ki insan aklının alması da mümkün değil zaten. İşin içine kalp girerse ki bence bu da zaten sadakatsizliğe bir basamaktır.

Bizler her ilişkinin basamağında değişik bir kıvama giriyoruz ve hangi kıvamda olursak olalım ruhumuz birine aitse ondandır sadakatli oluşumuz. Bu Allah'a inancı olan insanlarda da böyledir, Rabbine tam olarak güveniyorsan, tevekkül ediyorsundur, yani ona da sadıktır ve ondan başka yaratıcı olmadığına inanır başka yaratıcılar aramazsın.

Sadakat kalpte başlar, akıl ile devam eder ve ruhta son bulur, bunun arasında yaşanan olaya emek denir.

Emek zamandır, saygıdır, güvendir, sevmek ve sevilmektir. Beraberce gülmek ve ağlamaktır, alışkanlıktır, bir lokmayı bölüşmektir, benden sen olmaktır, biz olmaktır.

Eli işte gözü oynaşta değildir yani emek. Boşa harcanılan zamanın pişmanlığını yaşamak değildir, aksine iyi ki yaşamışım onu diyebilmektir. İnsan illa tıpkısının aynısını bulacak diye bir şey yok. Ruh eşiymiş, yok ruh ikiziymiş diye takıntılı davranışlara girip kendi kendine kafaya bir şeyler doldurup naz yapmaya değmez.

Elinde ne varsa onunla yetinip şükretmeyi bilmektir, alçak gönüllü olabilmektir, küfredip kırmak değildir, şiddet uygulamak, hakaret etmek, başkalarını örnek göstererek onu rencide etmek de değildir.

Aşık Veysel’in uyguladığı gibi gidecekse onun cebine (ayakkabısının içine) aç kalmasın diye ihtiyacını koyup ‘Allaha ısmarlamaktır’.

Sevgiyle kalın…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —