Cezmi Ancil

Tarih: 06.10.2024 21:01

Zamansız

Facebook Twitter Linked-in

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, insanın insana yaptığını, beynindeki hangi bölgenin faaliyete geçtiğini, nasıl tetiklendiğini bilmek imkansız gibi. Beynin sevmek bölgesinin dumura uğradığı, uzun süredir yaşanan kötü olaylardan kolaylıkla anlaşılıyordu; ancak çıldırma noktasında bir başkalaşım geçireceğini insanlık kestiremedi. Güzel olan ne varsa yok etmek için çabalıyoruz gibi.

Ne zaman bu kadar birbirimize yabancılaştık, düşman olduk? Ne zaman bu kadar ayrışabildik? Bizi ayrıştıran, başkalaştıran söylemlere taviz verdik; aklımızı başımızdan aldılar. Dünyanın özellikle kadınlar ve çocuklar için yaşanmaz hale geldiği bir dönemden geçerken, elimizde ne kaldı, iyi ve güzel olan neyi koruyabildik, düşünebiliyor muyuz?

Bu nasıl bir cinnet halidir? Kadınlara ve çocuklara düşmanlığın, hatta onları katletmenin mantıklı bir açıklaması yapılabilir mi? En ilkel dönemlerde bile yaşanmayan bir beyin gelişim sürecinde olmalıyız ki henüz gelişimini tamamlamamış bir türüz. Normal bir tür, bu yaşananları kabul edemeyeceği gibi, tahammül bile edemez.

Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzlerin günlük yaşamın bir parçası haline geldiği, çocukların bile taciz ve tecavüze uğradığı bir süreçte hangi değerlerden bahsedebiliriz acaba? Bu, beyinsel grafiği düşük olan bir türün potansiyeli ile açıklanması kolay olmasa gerek. İçgüdüsel ve tepkisel hareket kabiliyetiyle hareket eden bir türle mi karşı karşıyayız?

Zamansız bir sürecin kurbanı olan çocuklara, sağlıkla ve yaşanabilir bir dünya borcunu bir vebal gibi boynumuzda taşıyarak, savaşlara, katliamlara, soygunlara, tecavüzlere doymak bilmeyen bir dünyaya getirip bırakıp giderken, hangi gönül rahatlığıyla ardımıza dönüp bakabileceğiz, düşünemiyorum.

“Seni seviyorum” bile diyemediğimiz bir dünyada, bu çocuklar nasıl yaşayacak, nasıl ayakta duracaklar, düşünemiyorum. Zamansız bir coğrafyanın türleri olarak elveda bile diyebilme rahatlığını hissedemeden giderken, geriye ne bırakacağız, düşünemiyorum.

Cinnet geçiren insanlar dolaşırken etrafımızda, savaş manyağı bir kimliksiz tür dolaşırken etrafımızda kim kendini güvende hissedebilir ki? “Mahsustan etrafa ateş açtım ki beni vursunlar” diyen bir kadının yaşadığı travma, hangi sağlıklı sürecin birikimi olabilir?

Koca koca insanların, bir çocuğu ortaklık kurarak ortadan kaldırmaları ve dalga geçer gibi internet oyunlarına konu olacak senaryolarla adalet mekanizmasını bile hiçe sayan pişkinlikleri, ileriki nesillere nasıl açıklayacağız, düşünemiyorum.

Zamansız bir dünyanın kurbanı çocuklar… Yaşanılır değil, çocuklar için zaman. Yaşanılır değil, kadınlar için zaman… Kendi adıma özür… Tükenmekte olan son kelimelerden biriydi galiba özür. Bir öncesi “sevmek”ti...

Düşünemiyorum. Şimdi artık her şey zamansız...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —