Tarih: 22.12.2019 02:02
' Bir Hocam zeki adamdan oyuncu olmaz, oyunucunun çok zeki olması gerekir' demişti
Röportaj:Zafer ÖZPOLAT
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ankaralıyım. 2001 yılında Bilkent üniversitesi tiyatro oyunculuk bölümünden mezun oldum. İki yıl Avusturalya’da yaşadım. Daha sonra İstanbul’a yerleştim. İstanbul Şehir Tiyatrosu’na katıldım.15 yıl İstanbul Şehir Tiyatrosunda oyuncu olarak çalıştım. Hayat boyu kadro aldım. Sonra nasıl oldu ise hayat beni buraya getirdi. Oyunculuk dışında performans denilen alanda da iş üretmeye devam ediyorum. Daha çok hareket odaklı, metinin ikinci planda kaldığı işler bu alan. Ben bu ülkeye gelmeden önce 20 ülkede bu işimi göstermiştim.
Neden tiyatro?
Tiyatro benim için hayatın anlamı, dünyanın en kıymetli, en güçlü ifade alanı. Yeteri kadar Özgür alan tanındığı surece, dünyanın en yaratıcı, zorlayıcı, zihin açıcı ifade biçimi.
Ben 11 yaşımda bir akrabamıza özenerek başladım tiyatroya ama o günden bu yana hayatım oldu tiyatro. Hayatımda geldiğim noktada gene sahne üzerinde mutlu, Özgür hissetmediğim için başka bir ülkeye taşınma riski alacak kadar seviyorum, değer veriyorum tiyatroya.
Almanya’ya gelme sebebiniz neydi?
Açıkçası İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun politik olarak içinde bulunduğu durum diyebilirim. Son altı yıldır maalesef tiyatro Türkiye’mizde üzücü durumdadır .Yönetmenlik değişti, bütçesi daraltıldı. Sanatçıların sahip olamadığı bir duruma geldi. Bir sanat kurumu olmaktan bir memuriyet alanına dönüştü. Kendime kariyer olarak bu durumu yakıştırmadım. Yönetim her seferinde bana ne oynayacağımı söyleyecek. İlgi duymadığım roller, ilgi duymadığım oyunlar ,ilgi duymadığım yönetmenler , biraz uluslar arası cesaretim görünürlüğüm varken, risk almayı tercih ettim.
Size göre tiyatro nedir?
Dünyanın en zor sanat alanıdır. Çok disiplinle bir yere geldi ki, tiyatro dediğimiz şey her şeyi kapsıyor. İçinde mimari anlayışı, dekoruyla, hareketiyle, dansıyla ,müziği, oyunculuk bilgisiyle ,metin ve edebiyatıyla her şeyi kapsıyor. Dolayısıyla bu çok disiplinle tiyatronun bilmiş sanat anlamına getiriyor. Çağdaş tiyatrodan bahsediyoruz. Dolayısıyla böyle olunca tiyatro diğer sanat alanlarından çok daha aktif olarak çok daha güncel gündelik politikadan etkilenen ve ona müdahale etme şansı olan yakın bir duruma geldi. Bundan 50 yıl önce tiyatro böyle değildi. Özellikle Avrupa’da ki, tiyatrodan bahsedecek olursak Alman tiyatrosu , Belçika, Amsterdam tiyatrosu her ülkenin kendine göre bir tiyatro anlayışı var ama güçlüdür. Onun için tiyatro geçmişte de iktidarların sahip olmak istediği bir araç tiyatro
Ama benim için tiyatro kendimi ifade etme biçimidir. Tiyatro kendimi her alanda özgür ifade etme imkanı sağlıyor.
Türkiye’de ki, tiyatro ile Almanya’da ki tiyatro farklılığı var mı?
Türkiye’de çok çok iyi oyuncular var. Eğitimle ilgili bir sürü sorunlar olmasına rağmen insanların çok içgüdüsel olarak oyunculuk becerisi geliştirdiği bir coğrafyadır Türkiye
Çok iyi aktörler var. Türkiye’de tiyatro oyuncu tiyatrosudur. Bunun dışında Alman tiyatrosu dediğimiz şey daha çok entelektüalizmin , zekanın , entelektüel bilginin dominant olduğu bir tiyatro dolayısıyla dramaturgun ve yönetmenin ağırlıkta olduğu bir tiyatrodur. Tiyatro geleneği olarak Türkiye ile Almanya’yı karşılaştırmak çok acımasız olur. Almanya’nın tiyatro geleneği yüzlerce yıla dayanıyor. Türkiye’nin en eski tiyatro kurumu benim çalıştığım İstanbul Şehir Tiyatrosu 110 yıllık maksimum bir geçmişi vardır. Osmanlı geleneğinden gelen bir tiyatrodur.
Tiyatro dediğiniz alan pahalı bir sanat alanıdır. Devlet desteği olmadan, dışardan destek olmadan yapılma imkanı çok düşüktür. Dolayısıyla Almanya gibi bir yerde kültürün bu kadar içine yerleşmiş bir tiyatro istekliği varken, bu kadar destek alırken tiyatro Alman Tiyatrosu dünyanın en güçlü tiyatrolarından birisidir. Dünyanın en büyük felsefecileri, yazarları ,inanılmaz aktör ve aktivistler tabii ki, burası Avrupa olduğu için dünyanın her tarafında görünür olduğu için dünyanın her yerinden oyuncu buraya geliyor. Burada yetişen her oyuncuda dünyanın her oyuncusuyla rekabet içinde oluyor. Bunun en büyük nedeni kültürel anlayış ve tiyatroya verilen kıymet ve ekonomik destek.
Tiyatro’da ki hedefin nedir?
Uluslar arası görünürlüğe sahip bir oyuncu olarak hayatıma devam etmek istiyorum. İnsanın tek başına sanatçı olarak bu coğrafyada Türkiye’den çok daha zor tiyatro yapması sadece sanat yaparak hayatta kalması çok zordur. Rekabetin büyük olduğu bir yerde amacım her yerde görünürlük sahibi olarak mesleğimi sürdürerek yaşamaktır. Başka bir şey yapmaya mecbur kalmadan ,başka alanda iş yaparak para kazanmaya mecbur kalmadan sadece kendi işimde çalışmak.
Bir tiyatro oyuncusu ne gibi özelliklere sahip olmalı?
Benim konservatuvar eğitimimde ilk gün bir hocam bize bir şey söylemişti ; ’Zeki adamdan oyuncu olmaz. Oyuncunun çok zeki olması gerekir’
Ben böyle anlayışa çok inanıyorum. Tiyatronun disiplinli anlayışıyla oyuncu dediğiniz şey her şeyi yapabilmelidir. Müzik oyuncusu olmalı, oyunculuk bilgisi olmalı, hareketle ilgisi olmalı, fakat en önemli şey benim içinde olduğum durum oyunculuğun dünya görüşü olmalı. Bütün bu bilgi kendi başına bilgi kalmaya mahkum. Eğer bir dünya görüşünüz yoksa
Ne zaman oda üstüne gelirse şahane bir kombinasyonla bir üslup oluşuyor. Oyuncu hiç durmadan kendini yetiştirmesi ,her şeyi her açıdan bilmesi ,hiç durmadan çalışması bir taraftan üslubunu geliştirmesi gerekir. 7 yaşında bir insanda oyuncu 70-80 yaşında bir insanda oyuncudur. Her yaşın bir kalitesi kıymeti ,ihtiyacı ve görünürlüğü vardır. Hiç bitmiyor. Bu yoldaysanız bu eğitim süreci hiç bitmiyor.
Başarılı tiyatro oyuncusu olarak seni başarıya götüren neden nedir?
Çok basit anlamıyla arzu diyorum. Benim çok arzum var ki, ben bu mesleği yapıyorum.
Yaptığım her şeyde kendimi sorguluyorum.
Sahnede metin unuttuğun oldu mu?
İnanın çok oldu. Tek kişilik oynadığımda idare etmek daha kolay, İstanbul Şehir Tiyatrosunda iyi aktörlerle çalıştığım için üstesinden geldim. Büyük bir problem olmadı. Sahne atladığımız an bile oldu. Fakat seyirciye hiç fark ettirmedik.
Ben bir tiyatro sever olarak Çağlar’ı sahnede diğer oyunculardan farklı olarak nasıl görebileceğim. Çağlar’ın sahne farklı performansı nasıl?
Oyuncu olarak hatırlattığım bir şey, her projede daha önce denediğim değil de , yapmadığım şeyi denemek istiyorum. Sürekli başka şey sahneye getirmek istiyorum.
Fakat benim performans alanında ilgi duyduğum şöyle bir alan var. Şimdi oyunculuk üslubu denen şey bize okulda öğretilen üsluptur. Stanislavski nin metodolojisinde oyuncu kendine “eğer” sorusu sorar. Eğer ben o durumun içinde olsaydım nasıl tepki verirdim gibi
Çağlar olarak mesela benim annem öldürülmüş olsaydı nasıl davranırdım. Tiyatro metodu buna dayanır. Sürekli kendinizi o ‘eğer’ sorusu sorarak, benim tiyatro anlayışım ben kendi işlerimde hep kendime bir risk faktörü getiriyorum. Fiziksel, duygusal, politik risk faktörü yaratıyorum. Cam bardak üzerinden yürümekten tutun, her şeyde bu risk faktörü denilen şey beni seyirci karşısından taklitten uzak tutup, gerçek duruma maruz bırakıyor. Maruz bırakan kişi olarak kendi fizikselini, kendi duygusunu ,kendi dünya görüşünü zorlayan bir yerde görürsünüz beni, bu benim alışkanlığım oldu ve hep böyle çalışıyorum. Bir yönetmen benden klasik çalışmamı isterse öylede çalışmış oluyorum.
Bir genç tiyatrocu olarak genç tiyatrocu arkadaşlara tavsiyelerin var mı?
Yolları çok uzun ve meşakkatli bir yoldur. Fakat vaz geçmeden çalışmaya , okumaya devam etsinler. Tiyatro bir taraftan insanı iyi insan, güzel insan yapan bir yöntemdir. Bir taraftan tiyatro disiplininde öyle bir imkanınız var ki, sahneye çıktığınız zaman içinizi ,aşağı kompleksi, acı, karamsarlık gibi şeylerden rahatlatan bir alandır tiyatro
Dolayısıyla gündelik hayatta iyi olma şansınız var. Tam tersine hastalanma imkanınızda olabilir. İçinizde eğer varsa öyle bir durum ama İyi bir insan, entelektüel, sağlıklı ne söyleyen, ne yapan insan olma şansı size verebilir. Bu anlamda ısrarcı olmak lazım. tiyatro zor bir alan ama çalışıp ısrar etmek lazımdır. Bir Piyanist sahne için beş saat çalışıyorsa onun görevi o ise, bir oyuncuda bedenini enstrüman olarak kabul edip saatlerce çalışması lazım.
Almanya’da ki tiyatro seyircisi ile Türkiye’de ki tiyatro seyircisi arasında bir farkındalık var mı?
Almanya’da ki , tiyatro seyircisi çok katmanlı, entelektüel bir seyirci kesimde var onun dışında biliyorsunuz kültürler, diller arasında kalan kesimde var Almanya’da , o kesimin tiyatroya ilgisi zaten yok. Buradaki Türk seyircisi daha çok eğlendirme tarzı bir şey tercih ediyor. Sadece benim bulunduğum, çalıştığım İstanbul Şehir Tiyatrosunda 400 tane oyuncu var. İstanbul’da devlet ve özel tiyatrolar var. Binlerce oyuncu var. Zaten bir tiyatro olduğunda oyuncular birbirlerini görmeye gidiyor. Profesyonel bir izleyici profili yaratıyor.
Son mesajınızı ne olur?
Şunu söylemek isterim. Şu anda en çok arzu duyduğum şey artık Almanya’da yaşayan bir sanatçı olarak biraz bu açığı kapatmak arzusundayım.
Hangi açıktan bahsediyorsunuz?
Az önce sorduğunuz soru ile ilgili olarak ,buradaki seyircinin
daha çok eğlenceli, eğlendiricilik üzerine tiyatroya gitmesiyle daha entelektüel tırnak içerisinde daha sanatsal arzum ile ortak bir noktada buluşması tarafındanım. İki tarafında ortak bir yerde buluşması hedefim var açıkçası
Verdiğin bilgiler için teşekkür ediyorum.
Aslında bu röportajlarınızla tiyatroya medya olarak hizmet yapıyorsunuz. Genç Tiyatrocu arkadaşlarımızı topluma tanıtıyorsunuz. Ben özellikle bu röportajlarla tiyatroya verdiğiniz ,katkı sunduğunuz emeğiniz için teşekkür ederim. Son günlerde medyada bu tür tanıtımlar olmuyor. Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —