Tarih: 29.12.2019 01:53
' Tiyatro nikahsız bir ilişkidir '
Röportaj Zafer ÖZPOLAT
Sizi tanıyabilir miyiz?
1980-1990 yıllarda Tiyatro’da aktif çalışma içinde bulundum. Ankara Dil Tarih coğrafya Fakültesinden sonra İzmir Güzel Sanatlar Akademisi tiyatro bölümüne geçtim. Son sınıfta reji tahsili için Fransa’ya gittim. Çünkü bizde reji bölümü yoktu. Reji okumak için tek imkanımız yurt dışı imkanıydı. Devlet bursu olmadığı için Fransa’da tiyatro konusunda bir şeyler yapamadım. Batı Berlin’e geçtim.
Batı Berlin’de Berlin tiyatrom ’un kuruluş aşamasında Berlin senatosu burada bir tiyatro alanında bir yapı oluşturmak amacıyla mektuplarla var olan arkadaşlara çağrıda bulunmuş
En aktif olduğumuz dönem 1980 yılıydı. Batı Berlin’de daha duvarlar yıkılmadan önce Berlin ,11-12 Türk grubun faaliyet gösterdiği bir yerdi. Bunlardan 3-4 Türk grupta Almanca oyunlar sergiliyordu. Berlin’de konservatuvardan birkaç arkadaş tiyatro yapacağız dedik. Bu Tiyatro’da hem de eğitim verecektik. Çetin İpek kaya bu anlamda tiyatrom adını verdiği tiyatro kuruldu. Her yıl Berlin Senatosundan destekte alıyorduk. Hem oyuncu yetiştirip hem de yılda en az dört oyun sergilemeyi düşünüyorduk. Berlin’de yapılan bu güzel girişimin aynısını Hamburg’da bulunan arkadaşlarımızda yapmak isteyerek bizleri çağırdı. 1991 Yılında Hamburg’a geldim. Bizi Berlin’de ki gibi desteklemediler. Sadece proje bazında her oynadığınız oyunu destekleriz dediler. O arada ben İtalya’ya giderek orada oyuncu olarak çalıştım. ‘Aşağılık hayvan’ adlı bir oyunda yer aldım. Teması yabancıları konu eden bir oyundu. İlk oyun denemem olmuştu. Tiyatro İstasyon grubu ile ilk çalışmam oldu.
1995-1996 yıllarında ‘Demokrasiyi kim şahaptı?’ benim derlediğim bir müzikal oyundu. Halen bu oyun gündemde arkadaşlar sık sık bu oyunun tekrar oynanması gerektiğini söylüyorlar. Bu oyundan iki arkadaşımız eksik ,dışardan gazete kupürlerinden oluşturduğumuz bir kolajdı.
Bu arada bir okulda Türk çocuklarına yaptığım çalışmalardan dolayı okul müdürü bana okulda öğretmenlik teklifinde bulundu. Bu teklif ile okulda öğretmenlik yapıyorum. İki ayrı okulda birisi konuşma özürlü okul diğeri de Sonder schule dedikleri okulda Türkçe öğretmenlik yapıyorum.
Neden tiyatroya yöneldiniz?
İlk okulda iken, iki abimin öğretmen olan rolünü oynamıştım. İlk okul 4. Sınıfta başladım. Babam bizimde öğretmenimiz olmasına rağmen kardeşlerin arasındaki fark sosyal yapındaki değişmendir. Kardeşlerim pek ilgi duymazdı. Hatta alay ederlerdi. Ortaokul yıllarında oldukça aktiftim. 1960-1970 yıllarında Tunceli’ye gitmiştim. Şehirde yapacak hiçbir şey yoktu. Baktım çok güzel bir malzeme var. Bütün öğretmenler de hazır bütün yörelerden gelmiş insanlar ve arkadaşlar var. Bir tiyatro grubu kurduk. Her yıl iki oyun sergiliyorduk. Kendim yöneterek oyun sergiliyordum. Onun için bana yönetmenlik daha çok ağır basar. Müthiş bir deneyim yaşamıştım. Hatta Türkiye düzeyinde yarışmalara katılmıştık. Ankara’da Ortadoğu üniversitesinin düzenlediği tiyatro festivali vardı. Öğretmenlerden birisi az kişili bir oyun bu festivale götürelim dedi ve
gittik çok büyük ilgi de gördük. Tam o sıra rahmetli Nurhan Karadağ oradaydı. Dil Tarih tiyatro bölümünden mezun olmuş asistan olarak çalışıyor. Ben Dil Tarih Coğrafya Fakültesi tiyatro bölümüne tıp puanı ile girmiştim.
Kaç Tiyatro oyununda yer aldınız?
Ben genelde hep yönettim.
Kaç tiyatro oyununu yönettiniz?
Şimdiye kadar en çok Berlin’de yönettim. Umulmadık bir testten oyun oluşturduğum olmuştur.7-8 oyun yönetmişimdir.
Size göre tiyatro nedir?
Tiyatronun öyle bir ilginç yanı var ki, belli sosyal ve yaşama biçimlerini hepsini içine sığdırabileceğin bir yapı vardır. İçine girip deneyeceğin, içine girip te zarar görmeden çok güzel bir yanı var. Mesela dinsel yapı, inançlar farklıdır. İçine girdiğinde mutlaka bağlanıyorsun. Tiyatro nikahsız bir ilişkidir. Girebildiğin kadar girersin. Girdiğinde ne kadar derinleştirirsen o kadar tanırsın. Yaşamın eleştirisini, kendi eleştirini hiçbir kimseye kızmadan hiçbir kimse ile düşmanlaşmadan yapabileceğin en güzel yapılardan biriside tiyatrodur. Onun içinde dikkat ederseniz konuşan tiyatro hiç ölmez. Tiyatroda birkaç saati olduğu gibi yaşamak zorundasın. Seyrettiğin zamanda muhakkak bir şey bulursun. Tiyatro senin içindeki her yeteneğine açıktır. Sana bu kadar özgürlük vermiş hiçbir alan yaşamda yoktur. Çocukların en çok sevdiği Recep İvedik diye bir film var. Benim hiç sevmediğim ne tiyatroya nede filme sığdırabileceğim bir film ,yanlışı o kadar çok översen yanlış doğrunun yerine geçer. Filmin bu tehlikesi var. Filmin gösterdiği karelerde öldürüleni değil, öldüreni mazlum gösterebilirsin. Tiyatroda bu yoktur. Tiyatroda ya bire bir söylüyorsun yada birebir hareket ediyorsun sahnede
İyi bir tiyatro oyuncusunda ne gibi özellikler olmalı?
Biz söz vardır. 100 kişi tiyatro bölümünden mezun olur beş kişi oyuncu çıkar. Bu doğru bir sözdür. Ancak iki tanesi olur tiyatroyu yönetecek bir yönetmen çıkar. Oyunculaşmak bir süreçtir. Ne kadar görüyorsan o kadar öğreniyorsun. Gördükçe de ufkun açılıyor. Bu bir yolculuk serüvenidir. Rahmetli hocam Turgut Özakman bize oyuncu nedir? Ben bunu anlatmayacağım. Size göstereceğim. Bizde hocam, herkes sonuçta sahnede oyuncu. Bize nasıl göstereceksiniz. Bize bir oyuncu anlatılmaz, sahnede görülür derdi.
Bir Ankara’da kapkaranlık bir sahnede bir yaşlı abimiz hemen dedik bu Yıldırım Önal hemen anında teksti kendisine verdiler. Bir dakika içinde adam üçüncü replikte rolüne öyle bir girdi ki, üstelik teksti sonuna kadar hiç okumamış. O sahne performansı yetmişti.
Oyuncu sahnede kendini göstermelidir. Sahnede on oyuncu görürsün, fakat bir oyuncuyu daha çok görürsün. Seyirci gözüyle gördüğü ile düşünür. Seyirci bu adamı gözüm tuttu derse , İşte tiyatro seyircisinin gözüm tuttuğu dediği kişi oyuncudur. Mesela ben bir tiyatroda bir tiyatro oyuncusuna takılarak onun için oyun seyrettiğim oldu.
Turgut Özakman’ın yazarlık için verdiği bir örneği vereyim.
‘Mesela dolmuşa bindiniz. Annesi ile çocuk var, esnaf, entelektüel , halktan birileri var. Birde sen varsın. Sende bu bölümün öğrencisisin. Herkesin ilgisi bir yerde, ilgi çektiği yere bakıyor. Ama sen oyuncu olacaksan yazar olacaksan hepsine birden bakmak zorundasın’ iyi bir oyuncu iyi bir felsefeci olmalıdır, İyi bir estetik olması lazım. Mesela biz katile karşıyız. Ama oyuncu o katili öyle bir oynamalı ki, ben o katili anlayayım.
Tiyatro’da birde ısmarlama oyunculuk vardır. Biz ona itiraz edemiyoruz. Sana hiçbir imkan tanımayan böyle yapacaksın diye dikta edilen oyunculukta var. Bunda tercih hakkın yok.
Ama rol sana verilmiş nasıl oynarsan oyna dediğinde o oyunda bambaşka bir oyuncu olmak zorundasın.
Genç tiyatrocu arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz var mı?
Hayır.
Neden?
Tiyatro reçete değildir. Hayat durmadan akıp gidiyor. Yaşam öyle bir değişiyor ki, Ben küçük kızımı, büyük kızımı izliyorum. Kızım : Bana baba nasıl oyunculuğum ? diyor
Söylersem aramız bozuluyor. Ben kızım diziye girdikten sonra bakmaya başladım.
Bizim dönemin şartlarıyla şimdiki şartlar çok farklıdır. İki şeyi önceden tespit etmeleri lazım.
Para için mi oynuyorsun, iyi bir oyuncu olmak için mi oynuyorum. Bu iki soruya cevap bulması lazım.
Yeni projeleriniz var mı?
Evet var. Derviş trilojisi ele alacağım üç bölüm halinde yazacağım bir tiyatro projem var. Mesleki olarak emekli olacağım. Tiyatroya daha çok ağırlık vereceğim.
Sinema projem de var.
Türkiye’de tiyatro çalışmanız olacak mı?
Türkiye’de bir çok arkadaşım gel diyor. Tiyatroya Türkiye’ye gitmen için birincisi her şeyi kabullenip gideceksin. İkincisi buradaki kafa ile gitmeyeceksin. Organizasyon ve çalışma tarzı ile mümkün değil.
Ödün verebilecek ne vaktim var, ne karakterim müsaade eder.
Türk tiyatro grupları hakkında düşünceleriniz nedir?
Tiyatro’da her yapılanmalar güzeldir. Her yapı bir gereksinmenin piyasaya mesajıdır. Üst üte bu yapılar birikir ilerde rekabet, etkileşim çoğalır. Tiyatronun gelişmesini sağlar.
Çoğalmak devamlı güzeldir. Tartışma yöntemlerinden uzak durmaları gerekir . Benim tavsiyem bu gruplara kendi içerisinde devamlı bir araya gelerek herkesin konuşacağı seminerler düzenlesinler. Kadın konusunda özellikle daha çok oyunlar çıkmalı ve kadınlarımız artık haykırmalı oyunlarda
Tiyatrolarımızda en büyük sorun maddi destek. Bu sağlanmalıdır. Kişilere dayalı yapılaşmalar çabuk dağılır. Yapılanmalarda kişilere göre olmamalıdır.
Tiyatro severlere Mesajınız var mı ?
Çocuklarımıza teknolojik aletler alıyoruz. Ben ailelere sesleniyorum. Çocuklarımızı sanatsal kurumlarla tanıştırsınlar.
Çocuğun ilgisini bu kurumlardan biri çekebilir. Sanatla konuşabilecekleri imkanlar versinler.
Çocuklara sanatı sevdirecek eğitimcilerden destek almalılar. En büyük tehlike çocuğun sanatla tanışmamasıdır.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim
Medyada ilk röportajımı sen yapmıştın. Başarılı bir gazetecisin ben sana teşekkür ederim.
Tiyatro ve sanata çok önem veren gazetecisin. Genç gazetecileri tanıtan bir medya mensubuna tiyatrolarda festivallerde ödül vermeli. Ben yakından tanıyorum tiyatrocu genç arkadaşlarımızı tanıttığın için bana bu fırsatı verdiğin için teşekkür ederim.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —