‘Müzisyenin siyaset ile alakası olmaz. Diyemiyorum.’
Gazetehamburg’un Müzisyenleri tanıtım yazımızın bu haftaki konuğu ‘Dil ve Müzik bilim alanında akademisyen Prof. Doktor Abdurrahman Gülbeyaz müzik konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Gazetehamburg’un Müzisyenleri tanıtım yazımızın bu haftaki konuğu ‘Dil ve Müzik bilim alanında akademisyen Prof. Doktor Abdurrahman Gülbeyaz müzik konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
İskenderunluyum. Almanya’da Dil bilim, müzik bilimleri ve tıp sosyolojisi okudum. Sosyal bilimler alanında doktoramı Japonya’da Osaka Üniversitesi’nde yaptım. 2015’in sonuna kadar aynı üniversitenin dil ve kültür bilimleri enstitüsünde profesörlük yaptım. Daha Sonra Erbil’deydim. Salahaddin Üniversitesi’nin Almanca bölümünde iki yıl profesörlük yaptım. Irak’ın karışık olması nedeni ile Hamburg’a döndüm. Burada yapabileceklerimi yapabilirsem burada kalıcı olacağım.
Kaç dil biliyorsunuz?
Sekiz dil biliyorum
Müziğin içerisinde misiniz?
Tabii ki, benim akademik çalışmalarımda hep müzik ve dil yan yanaydı. Benim doktora çalışmam müzik ve dil üzerinedir. Dil ve müziğin iletişim sistemi olarak, işaret sistemi olarak karşılaştırılması, müzikte anlamın nasıl oluştuğu, dilde anlamın nasıl oluştuğu, bunlar arasındaki farklar benim doktora tezimin konusunu oluşturur. Müzik zaten dil ile türdeştir benim açımdan; ben kendimi az çok göstergebilimci olarak gördüğüm için ve müzik de göstergebilimin çatısı altındaki bir işaret sistemi olduğu için benim çalışma alanıma dâhil oldu.
Siz kendinizi Müziğin neresinde buluyorsunuz?
Müzik, benim akademik çalışmalarımın temel objelerinden biridir. Hem de uygulamada sahneye çıkıp enstrüman çalıyorum. Ben Halk dansları ile büyüdüm. Müziğin uygulayıcısıyım da aynı zamanda.
Hangi müzik enstrümanlarını çalıyorsunuz?
Asıl uğraştığım alan vurmalı çalgılar. Bizdeki Doğu Akdeniz müziğinin tipik vurmalı çalgıları çalıyorum. Bir de üç telli sazlar kategorisi var. Balkanlardan Japonya’ya kadar gider. Bölgelere göre isim değişir. Bu çalgı ailesinin Yunanistan’daki temsilcisi buzukinin dördüncü teli 20. Yüzyılın ikinci yarısında ilave edilmiştir. Vurmalıların yanında bu üç tellileri de çalıyorum.
Size göre müzik nedir?
Bana göre müzik göstergebilimsel bir sistemdir. Sosyalize olmuş insanın iletişim ihtiyacına karşılık veren dil benzeri bir işaret sistemidir. Müzikteki işaretin dildeki işaretten yapı olarak farklı olduğu kesindir. Orada anlam ve mesaj farklı bir şekilde oluşur. Yani bu soruya kısa bir cevap vereyim dersem, müzik bir işaret sistemidir derim, dil gibi sosyal bir işaret sistemi. Anlamın üretilme ve aktarılma modu müzikte dildekinden farklıdır, ama iletişim amaçlı sosyal bir işaret sistemi olması itibarıyla dil ile türdeştir. Ben müziği böyle tarif edebilirim.
Müzisyen ile sanatçı arasında bir fark var mıdır?
Sanatçı biraz daha çatı kavramdır, yani müzisyen denilen kategoriyi de ihtiva eden bir üst kavramdır. Ancak böyle bir farklılık görülebilir. Sanatçı biraz daha kapsayıcı bir terim. Müzisyen, sanatçılar üst kümesini oluşturan alt kümelerden biridir diye düşünüyorum.
Müzik akademisi adı altında bir projeniz var. Bu projeniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kısa zamanda faaliyete geçirmeye uğraş verdiğimiz projenin adı ‘Doğu Akdeniz Müzik Akademisi’. Biz ‘Doğu Akdeniz’ derken Balkanlardan başlayıp Anadolu üzerinden, Kuzey Afrika sahil bölgesini de içine alıp Hindistan alt kıtasına kadar varan coğrafyanın müziğinin müziksel parametreler açısından aynı müzik olduğu kanaatini dile getirmekteyiz. Doğu Akdeniz evreninde çoğu 20. Yüzyılda doğmuş ülkeler arasında müzik dinleyerek gezinirseniz, değişenin dil olduğunu, müziğin temel ırası bakımından aynı kaldığını far kedersiniz. Bu müzik Batıdaki müzikten çok farklıdır. Hindistan ötesi Çin merkezli uzak doğu müziği de farklı bir müzik evrenidir; o bölgede de ülkeler değişse de müzik prensip olarak aynı müziği kalır. Bu tür müzik evrenlerinde müziğin terkibi olsun, temel düsturları olsun aynıdır. O yüzden biz müziğe mümkün olduğu kadar devlet, millet, etnisite türünden kavramları bulaştırmadan yaklaşıyor ve aynı nedenle de kendi müzik evrenimizi ‘Doğu Akdeniz Müziği’ şeklinde adlandırıyoruz.
Bu müziğin biz akademide hem eğitimini hem de icrasını yapmak istiyoruz. Bize sadece tek tek bu eğitimi görmek isteyen bireyler değil, müzik eğitimi veren eğitim kurumları ve profesyonel müzik kurumları da gelsin diyoruz. Bireysel eğitimden kurumsal eğitime kadar herkesi bu akademide bekliyoruz. Amaç ve iddialarımızdan biri de, farklı müzik dillerinin ve geleneklerinin hâkim olduğu Avrupa coğrafyasında Doğu Akdeniz müziğinin eğitimini layıkıyla ile yapmaktır. Müzik ile yaşayan insanlarımız var. Bu arkadaşlarımızın ekonomik olarak durumlarının iyileşmesi de beklentilerimiz arasında.
Müzisyen Siyasetin içinde olmalı mı?
Siyaset dediğimiz kelime insanın kendi içinde yaşadığı topluma, toplumun gidişatına, gündelik akışına kendi doğruları doğrultusunda müdahalesi ise, o toplumun üyelerinin tümünün, müzisyen olsun, olmasın, herkesin siyaset yapması gerekir. Dolayısı ile şimdi müzisyenin siyaset ile alakası olmaz diyemiyorum. Basit bir konseri ele alalım: Parça seçiminden tutun sahnenin düzenine, kullanılan çalgılara, sahnede sergilenen tutuma kadar tüm süreç bir tercihler sistemidir. Belli şeyleri tercih edip, belli şeyleri reddetmiş oluyoruz. Siyaset şu ya da bu partinin programına hizmet etmek değildir. Siyaset demek insanın kendi içinde yaşadığı toplumsal süreçlere kendi düşüncesi doğrultusunda müdahale etme imkânı varsa müdahale etmesidir. Bir insan bir keyfiyeti görüp, ‘bu böyle doğru değil, böyle olması gerekir’ diyorsa siyaset yapmalıdır.
Türkiye’de hangi müzisyenleri beğeniyorsunuz?
Türkiye’de takdir ettiğim, yaptıkları işleri beğendiğim müzisyenler arasında 1990’lı yıllarda beraber çalıştığımız Fuat Saka, Arif sağ, Sezen Aksu gibi isimler var.
Bağlama nedir? Nasıl tarif edebilirsiniz?
Bağlama müzik tarihi açısından en etkili telli sazdır. Balkanlardan Japonya’ya kadar uzanan popüler olarak halk müziği dediğimiz kategorinin en önemli sazı olan üç telli sazlar sistemidir. Arkeolojik kaydı olan en eski telli çalgıdır. Muhtemelen telli sazlar doğrudan üç tellilerle başlamamıştır, ama elimizdeki en eski arkeolojik bulgular üç telli bir çalgı resmediyor. Bağlama ve bağlama ailesinin üyeleri bu en eski telli sazlar kategorisindendir. Günümüze kadar popülerliğini yitirmeden gelmiştir. Yani müzik tarihi açısından da em önemli enstrümanlardan biridir. Bağlamanın yapısında 20.yüzyılın ilk yarısında bir deformasyon olduğu görülüyor. Rezonans deliğinin gövdenin arkasına geçmesi kadar akıl almaz bir şey olamaz. Bu tür sazlarda rezonans deliği orada olmaz. Normalde döşte olur, dinleyiciye dönük olması açısından. Son zamanlarda rezonans deliklerinin bağlamanın gövdesinin üst kısmına açıldığını görüyoruz ki bu da muhtemel bir çözümdür. Bunun araştırılması yapılmadı. Umarım biri çıkar yapar.
Bir müzisyenin nota bilmesi önemli midir?
Nota bilip bilmeme müzisyenin iyisini kötüsünü belirlemez. İyi bir akademisyen olabilirsiniz ama müzisyen değilsinizdir. Bir müzisyenin iyi olması için nota bilmesine gerek yoktur. Genelde bizde müziğin aktarım biçimi usta-çırak ilişkisi üzerinden olagelmiştir. Nota çok yeni bir olay. Tarihte Doğu Akdeniz Müziğinde de notasyon sistemleri geliştirilmiştir (Hamparsum notası bunlardan biridir). Ancak müziği ustadan öğrenme hep hâkim olmuştur. Günümüz İran’ında ve diğer birçok bölge toplumlarında müzik eğitimi hâlâ ağırlıklı olarak bu geleneksel yöntemle gerçekleşir. Nota bilmek kötü müdür? Hayır. Nota bilmek de ilave bir donanımdır. Ben bütün müzisyen arkadaşlara nota öğrenmelerini tavsiye ederim. Nota bilmenin zararı yoktur, faydası vardır.
Gençlerimizde pop ve batı müziği revaçta gözüküyor. Türk Halk müziği ve Türk Sanat müziği ilgi görmüyor izlenimi var. Ne dersiniz?
Biz bu Akademiyi kurduğumuzda müzikle ilgili dilin de değişmesi gerektiği kanaatinden yola çıktık. Biz Türk Halk Müziği demek istemiyoruz. Şimdi bizim bölgenin müziğini, “batı müziğinden farklı olarak dikey yapısı olmayan yani harmoni denen boyutu olmayan, tamamen yatay ama melodik yapısı çok zengin, bir oktavdaki seslerin iç bölümü on iki adımdan daha fazla olan, ritmik yapısı batı müziğinden tamamen farklı prensipler üzerinde duran” türünden saf müziksel parametrelerden yola çıkarak tanımlarsak, bizim müzik ile mesela İran’da yapılan müzik arasında yapısal bir fark yoktur. Buradan yola çıkarak diyoruz ki, şu ülkenin, bu milletin müziği diye bir şey yok, bölgedeki farklı dillerden, farklı dinlerden çok sayıda toplumu bir araya getiren bağrında barındıran büyük – ve yukarıdaki parametreler açısından homojen – bir müzik evreni var. Elbette yerel farklılıklar, çeşitlilikler olacaktır.
Müzikle uğraşan, profesyonel müzik yapmak isteyen gençlere tavsiyem, batı müziği yapmak istiyorlarsa bile bu ana hatlarıyla değindiğim müzik evrenini tanımalarıdır. Batı müziği dediğimiz, aslında uçsuz bucaksız müzik evreninin bir şekilde sistematize ve terbiye edilip, modern toplumun normal – hem ekonomik seviyede olsun günlük hayatın çeşitli seviyelerinde olsun – gidiş moduna uydurulmuş daraltılmış bir olay aslında. Batı müziği de yapacaksınız, Doğu Akdeniz müziğini de öğrenin. Batı müziğini çok daha seviyeli yaparsınız.
Bağlama son günlerde evlere daha fazla girdi. Bunda Alevi Derneklerinin etkisi oldu mu?
Elbette oldu. Alevilikte bağlamanın yerinin önemi bağlamanın genel yaygınlaşma sürecinde büyük bir etken oldu. Genel olarak bağlamanın tarihsel bir yeri vardı zaten. 1980’li yıllarla birlikte Alevilik daha rahat konuşulmaya başlandı. Özellikle göç süreçleri sonunda Avrupa’da yaşayan aleviler kendi kimliklerini tahkim çabalarına girerken bu tür semboller önem ve güç kazandı.
Kimlik oluşturucu bir sembol olarak bağlama yaklaşık 1980 sonlarında ciddi bir atılım yaptı. Bu yıllardan itibaren Avrupa’da Alevi toplumunun kendi kimliğine sahip çıkma olgusu Türkiye’ye de yansıdı. Alevi kimliğinin çocuklara aktarılmasında bu tür sembollerin önemi çok büyüktür. Kısacası: evet bağlamanın yaygınlaşmasında Alevi derneklerinin çok büyük etkisi oldu.