Yunanistan’ın Tesalya bölgesinde, tarih ve kültür kokan Tempi Vadisi’nde yer alan Hasan Baba Bektaşi Tekkesi, uzun yıllar harap halde kaldıktan sonra Avrupa Birliği, Yunanistan Kültür Bakanlığı ve Larisa Belediyesi’nin destekleriyle gerçekleştirilen kapsamlı bir restorasyon sürecinin ardından 25 Mayıs 2025’te yeniden kapılarını ziyaretçilere açtı.
14.yüzyılda Bektaşi dervişleri tarafından kurulan Hasan Baba Tekkesi, Larisa şehri sınırları içinde, Olimpos Dağı’nın eteklerinde stratejik bir konuma sahip. Atina-Selanik otoyolu üzerindeki bu bölge, antik Roma ve Bizans tapınaklarının yanı sıra Osmanlı döneminde “Bababoğazı” olarak anılıp yoğun Müslüman, özellikle Bektaşi nüfusuna ev sahipliği yapıyordu. 1923 mübadelesiyle Bektaşi nüfus Türkiye’ye göç etmiş; köy, Anadolu’dan gelen Rum muhacirlerle yeniden şekillenmişti.
Tekkenin kalbinde yer alan Hasan Baba Türbesi, kare planlı, tek kubbeli yapısı, Kur’an ayetleri ve zarif çiçek motifleriyle süslü duvarlarıyla Bektaşi mimarisinin nadide örneklerinden biri olarak göze çarpıyor. Sadece bir türbe olmanın ötesinde, kadınların şifa bulmak için geldiği, çocukların adak adadığı, toplumsal ve manevi hayatın buluşma noktası olan bu yapı, tarih boyunca mistik bir merkez olmuştu.
Yaklaşık 10 yıl süren titiz restorasyon çalışmaları, 25 Mayıs 2025’te düzenlenen törenle tamamlandı. Açılışa bölge halkı ve Yunanistan’daki Bektaşi toplulukları büyük ilgi gösterdi. Sosyal medyada da yankı bulan açılış, @Babaishakk adlı kullanıcı tarafından duyuruldu.
Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Erik Aydın, “Tempi köyü halkı ve Larisa Belediyesi başta olmak üzere restorasyona destek veren tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Hasan Baba Tekkesi, Atina-Selanik otoyolu kenarında, Olimpos Tünelleri’nin güney çıkışında bulunuyor; Türk tur gruplarının ziyaretiyle hem bölge halkı hem de Bektaşi topluluğu memnun olacaktır. Bu ziyaretler tekkemizin korunmasına da önemli katkı sağlayacaktır” dedi.
Hasan Baba Tekkesi’nin yeniden ziyarete açılması, Osmanlı sonrası Balkan coğrafyasında Alevi-Bektaşi kültürünün görünürlüğü ve korunması için anlamlı bir adım oldu. Uzmanlar, bu tür tarihi yapıların yalnızca restore edilmekle kalmayıp; kültürel diplomasi, akademik çalışmalar ve toplumsal sahiplenmeyle sürdürülebilir hale gelmesinin önemine dikkat çekiyor.