Cezmi Ancil


BİRLİK İÇİNDE BİR OLMAK

Türkiye seçimini yaptı. Birlik içinde ayrı olmak bir seçim fakat ayrışmadan, ayrıştırmadan, kırmadan, dışlamadan, fayda sağlamadan gerçekleşmeli.


Türkiye seçimini yaptı. Birlik içinde ayrı olmak bir seçim fakat ayrışmadan, ayrıştırmadan, kırmadan, dışlamadan, fayda sağlamadan gerçekleşmeli.

Biraz zor gibi. 

Sanayi Devrimi’ni yapmış ülkelerin seçim ve iktidar kültürü ile üçüncü dünya ülkeleri kültürü bize zoru gösteregelmiştir daima. 

Hepsinde asıl amaç, devletin bekası adına üretim aletlerini ve üretim sistemini elinde tutan kesimlerin çıkarını ve statükoyu korumak için diğer kesimleri ya zapturapt altına almak ya da onlara sus payı vererek yaşam tarzlarını kolaylaştırıcı dokunuşlarla güvence altına almaktır. 

Burada devlet, Reformizm ve Radikalizm karşımıza çıkar. Bu konuya girmemekte fayda var. Hem uzun hikâye hem benim siyasal birikimimi aşar ve çömez kalırım. Dolayısıyla “Hata yapar, vebal alırım.” endişesi taşıma derdinden kurtulmak durumundayım. Bol keseden atmanın anlamı yok. 

Türkiye seçimini yaptı. Meclis çoğunluğunda irade Cumhur İttifakı’nda kaldı. Birliklerin niteliği, yanlışlığı veya doğruluğu da bir yana, iktidar hırsının ayrıları bile bir araya getirebileceği gerçeğinin, şimdinin ilki olmadığını biliriz. 

Seçimlere çok az kalan bir zaman diliminde hem kamuoyu yoklamalarında hem sosyal medya rafinelerinde yaratılan imaj Millet İttifakı’ndan yanaydı. Olmadı. Herkes yanıldı. Pirrus zaferinin yaşanmasının asıl nedeni ne yoksulluk edebiyatı üzerine yapılan söylemler ne deprem mağduriyetinin yönelim tercihi ne de söylenmesinde haklılık payı olmasına rağmen iktidar olanaklarının tek taraflı iyi kullanılmış olması. 

Seçim sonucunu yoksulluğun doğal resmi olan güçsüzlük imajı ile zenginliğin güç resminin belirlediği bir Türkiye gördük aslında.

Seçim sonucunu belirleyen, Cumhur İttifakı’nın gücü, zenginliği, ihtişamı, silahı, tankı ve topunu aynı resim içinde çizen bir imaj ile yoksul mutfağında kaynayan bir su ısıtıcısının insanların taleplerine ne kadar cevap olabileceğinin psikolojisinin görülebilmesi ve anlaşılabilmesidir. 50’lerin, 60’ların hatta 70’lerin Türkiye’sinde garibanlık, delikanlılık, yoksul babası imajı prim yapmakla beraber önemli bir kültürel atmosfer içinde sevilip, yer edinirken Cumhur İttifakı’nda anlamını bulan zenginlikte kendi yaşamlarına daha çok pay düşebileceğini düşünebilen insanların son 20 yılda yetişen yeni neslinin, 90’lar sonrası dünyada yaşanan güç savaşları, silah ve teknolojik üstünlük çağının yarattığı psikozla büyüyüp buna adapte olmasıdır.   

70’lerin, 80’lerin sosyal içerikli kültür atmosferinin yerini alan ve teknolojik oyunlarla bile desteklenen güç, öldürme, yok etme, “İtaat et, yanıma geç, gücümden faydalan.” psikozunun, yeni toplumların modlarına işleyip onları başkalaşma sürecine soktuğunu görmemize engel olan kültürel damarlarımızda hâlen varlığını sürdüren insani, acıma ve delikanlılık figürlerinin eski filmlerde kaldığını gördük. 

Toplumsal atmosferi etkileyen yeni tekno-kültürü görmeden eski kafa ile sürdürülen delikanlılık raconunun teknolojik üstünlüğe çarpıp geri gelmesi, illaki onun doğru olduğu anlamına gelmez tabii ki. Yoksulun öfkesinin her türlü gücü ve olanağı yenebileceğini de mitolojik veya Modern Çağ öykülerine gerek kalmadan seçimlerde tercihini yapan Türkiye’nin, nasıl birlik içinde ayrı ya da ayrı içinde birlik olabileceğini yeni ruhsal ve duygusal atmosfer içerisinde göreceğiz. 

Türkiye’de milliyetçilik ve mezhep faktörünün de para ettiğini düşünmeden geçemiyoruz yani eski atmosferin, eski ve yaşlı kuşağın resmi dini ideolojisinin mirası olarak kalmasının da bu süreci etkiliyor olması inkâr edilemez. En azından, bu atmosferin kullanılabilme miadının devamlılığı ve hâlen prim yapması, bunu teknolojinin alt ruhsal basıncı, gazı olarak da görmemizi sağlıyor. 

Yoksul mutfağında kaynayan bir su ısıtıcısının mütevazi, sempatik ve duygusal ortam ile güç ve teknolojiyi çağrıştıran övünmeyi, meydan okumayı, yenmenin zafer sarhoşluğunun yaratacağı bir atmosferde insanların yüz ifadelerinde insan kalabilmenin hafifliğini yakalayabilme zorluğunu da göreceğiz. 

En tahammülsüz yaratık olan biz insanlar, çok ilerideki bir dünya sisteminde nasıl görüleceğiz acaba?

Sular daima kaynayacak.

Adıyaman

22.12.2024

  • İMSAK 06:05
  • GÜNEŞ 07:32
  • ÖĞLE 12:30
  • İKİNDİ 14:58
  • AKŞAM 17:19
  • YATSI 18:41

St. Pauli’den Stuttgart Zaferi: Yılın Sonunda Değerli Üç Puan!

HSV Yılın Son Maçında Fırtına Gibi Esti! 5-0

12-jährige Kölnerin vermisst - Öffentlichkeitsfahndung

Magdeburg’da Şiddete Sert Tepki: Türk Toplumu Birlik Mesajı Verdi

Hamburg’da Kanlı Hesaplaşma: 19 Yaşındaki Şüpheli Tutuklandı

Almanya’da Noel pazarına saldırının şüphelisinin “risk değerlendirmesinden” geçtiği iddiası