Yasemin Murat Arslan

Tarih: 21.11.2024 15:41

Çocuklarımıza Okuyun, İmtihanları En İyi Dereceyle Bitirin Deriz Hep

Facebook Twitter Linked-in

Çocuklarımızın okuyup bir meslek sahibi olmaları, bütün anne ve babalar için önemlidir. Ancak en güzel mesleğe sahip olmaları, biz anne babalar için çok daha önemlidir.

Önce ilkokul heyecanı... Mümkünse çocuğun özel bir okula gitmesini sağlamak. Daha sonra liseyi bitirmesi için özel destekler almak, hatta özel hocalar tutmak gibi birçok maddi ve manevi çaba sarf ediyoruz. Hele şu son zamanlarda, liseye giden çocukların adeta bir yarış atı gibi koşturulduğunu gözlemliyorum. Özellikle Türkiye'de okuldan sonra özel ders, ardından odasına kapanıp bütün gün ders çalışmaları. Lisenin sonlarında ise üniversite sınavı hazırlığı adı altında dershaneye gitmek gibi bir yük daha omuzlarına ekleniyor.

Bütün bunları yaparken anne ve babaların tek bir beklentisi var: En yüksek puanı al ve en iyi okulda, en çok para kazanacağın bir meslek edin. En yüksek puan hangi bölüm için gerekli? Tabii ki tıp.

Bir de ebeveynler, çocuklarına "az çalışarak çok para kazanmanız gerek" mesajını kodluyorlar. Yani, rahat bir iş ve dolu bir cüzdan için telkinlerde bulunuyorlar.

Birincisi: Bütün gün dersle meşgul olan çocuklar ve gençler, daha fazla bilgi sahibi olamazlar. Önce şunu bilip kabul etmemiz gerekiyor: Bir insan beyninin belli bir kapasitesi vardır. Gün içinde bazı bilgileri beynine kaydeder, ama her şeyi değil. Çocuğu dersten derse koşturmak, onu daha başarılı yapmaz. Belki yarım ya da bir not daha fazla alabilir, ama onun ötesine geçemeyeceğini bilmek gerekiyor. O bir not için ise çocuğun kendi çaba göstermesi önemli, sizin değil.

İkincisi: Bilgi, hazmedilerek alındığında kalıcı olur. Aksi takdirde sınavı geçinceye kadar ezberler ve ardından kafasında hiçbir şey kalmaz. Buna "öğrenmek" denilemez.

Peki, buradan bütün anne ve babalara sormak istiyorum: Çocuklarınızın okuldaki başarılarını artırmak ve en iyi mesleği elde etmelerini sağlamak için harcadığınız çabaları, harcadığınız paraları ve bütün süreçte gece gündüz hizmet ettiğiniz o çocuklara, insanlığından ödün vermemesi gerektiği konusunda da telkinde bulunuyor musunuz? Vicdanlı, merhametli, sevecen, saygılı, hoşgörülü ve anlayışlı olmaları için herhangi bir yatırım yapıyor musunuz?

Mesela hak, hukuk gibi değerlerin hayatları boyunca çok önemli olduğunu vurguluyor musunuz? Ya da bir insanın rengi, ırkı, dili, dini ne olursa olsun ona saygı duymak zorunda olduklarının dersini alıp almadıkları sizin için önemli mi?

Örneğin eve bir misafir geldiğinde, odasından çıkıp misafire "hoş geldiniz" diyebiliyor mu? Kısa da olsa bir hal hatır sorabiliyor mu? Ya da misafir giderken gelip "güle güle" diyebilecek kadar terbiyeli mi?

Evinizde misafir var ve yemektesiniz diyelim. Yemek masasına misafirden sonra oturması gerektiğini, misafir masadan kalkmadan da masayı terk etmemesi gerektiğini biliyor mu?

Yoksa "ders çalışmam gerekiyor, sınavım var" gibi bahanelerle odasına kapanıp arkadaşlarıyla mesajlaşmaya ya da telefonda konuşmaya mı gidiyor?

Her şeyden önce, her insanın ve her canlının yaşama hakkı olduğunu bilincine varmış mı?

Eğer bu soruların cevaplarından bir kısmı bile hayır ise, siz boşa kürek çekiyorsunuz. İnsan olmayı öğrenemeyen çocuklarınız doktor olsa ne olur, hâkim ya da savcı olsa ne olur? Elindeki kutsal mesleğini kötüye kullanan insanlara dönüşeceklerse, en iyisi hiç çocuk sahibi olmamak. Başka çocukların, insanların ya da herhangi bir canlının yaşama hakkına saygı duymayacaksa, eksik olsun çocuğunuz.

Umarım bu dünya, bir gün silkelenip kendine gelir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —