Sessiz kal! Ki seni görmesinler...
Bulunduğu coğrafyada yaşayabilmesi için bir şekilde adapte olması gerektiğini bilen en akıllı canlı insandır. O işini bilir.
Var mıyız bu ülkede üç ya da dört milyon kişi? Niçin geldik bu ülkeye ya da bu ülke gibi birçok yabancı ülkeye? Hani bir tarla, bir traktör parasına duracaktık ya başlarda. Ama gidemedik nedense, bizlere göre birçok sebepten dolayı. Esasında konu çok açık. Çünkü o kazanılan paralar tatlı geldi. Çünkü o para çok ama çok geldi. Çünkü siyaseten her alanda kendine yer bulabildin buralarda. Milletvekili hatta başbakan olabildin, başlarda misafir olarak geldiğin bu ülkelerde. Çünkü kendi ülkende bulamadın bu seçeneklerin tamamını, çoğunu ya da hiçbirini. Sesin çıktığında, sesini kökü ile birlikte alıverdi birileri. Sonunda o “çok seviyorum” dediğin ülkende yılda üç haftaya kitledin kendini. 3-5 gününü yollarda erite erite. Sonra yine geri geldin her seferinde. Çünkü bu ülke sana, senin ülkenin sana veremediklerini verdi. Gece zengin sabah fakir, gece haklı, sabah saat dördünde kapında polis ile suçlu uyandığın ülken. Hakkımız yendiğinde bas bas bağırabildiğin, tartışabildiğin, başbakanına bile o sokakta yürürken memnuniyetsizliğini yüksek sesle iletebildiğin hatta bazen işin b.kunu çıkartıp yanına çürük yumurta ile tepkini dallandırabildiğin bir ülkeden bahsediyorum. Tabii ki herkes gibi hakkımız olan bu özgürlüklerimiz, ülke kalkınmasına çok çalışarak katkıda bulunuyor olmamızdan geliyor.
Ama...
Kanlı bıçak kimin?
Bizi kucaklayan bu ülkenin bir gariban genç polisi, sokak ortasında görevini yaparken barbarca, arkadan bıçaklanarak katledildi. Ve olay sonunda yapabildiğimiz en önemli ve tek şey susmak oldu. Hem de en sessizinden. Basın-yayın kuruluşlarında biraz daha fazla zaman vererek etiketlendirdiğimiz bir haber oldu sadece. Toplum olarak tepki vermemeye yemin etmişçesine sustuk.
Aslında hep beraber, o geçenlerde ırkçılığa karşı bizimle yürüyen Alman halkı gibi biz de onların yanında, onlarla beraber kol kola yürümeliydik. Lanet etmeliydik her türlü terörü, barbarlığı. Sesimiz kısılana dek bağırmalıydık artık geri getiremeyeceğimiz o genç polis için. Onu bizler de uğurlamalıydık son yolculuğunda. Ama yoktuk.
Onun da onu çok seven bir annesi, bir babası, kardeşleri, eşi, çocukları ya da sevgilisi olabileceğini mi unuttuk dersiniz?
Unutmadık! Sustuk...