Nato’nun Ukrayna üzerinden Rusya’yı kuşatma planıyla berber tırmanışa geçen ve Suriye savaşını perdeleyen Kafkasya’daki Ermeni Azeri çatışması nihayetinde kapımıza kadar dayandı. Yanı başımızda ise Hamas Füzeleri, "yenilmez" sanılan İsrail’i vururken, yine siviller, kadınlar, çocuklar savaşın bedelini ödemeye başladılar!..
Kan kokuları ve çığlıklar yanı başımızdaymışçasına duyulur oldu adeta.
Yıllardır süregelen işgal ve katliamların başlangıcının İsrail’in 1967 yılında sınırlarını terk edip, Siyonizm'le bezediği aslında kendi kutsal topraklarında yaşam hakkı olduğu topraklarıdır. Davut Yıldızı ile kana bulamasını da tercih etmesi olduğunu söyleyebiliriz.
Ne İsrail, ne Filistin halkının ve çocuklarının ölmesini meşru kılacak hiçbir haklı gerekçe olmaz, olamaz!..
Ne yazık ki, İsrail’in durmak bilmeyen yayılmacı ve katliamcı politikaları, Abd’den aldığı destekle kibirli tavırları onu bölgede pervasızlaştırmıştı.
Mossad gibi filmlere, istihbarat derslerine konu olabilecek operasyonlarıyla bilinen İsrail’in efsanevi istihbaratı bile İsrail için bir koruma kalkanı gibi zihinlerde yer etmişti.
İsrail’in 2005'de çekildiği Gazze’ye "Yeni İsrail Yerleşim Bölgeleri" kurma ve Filistinlileri sürme gibi faaliyetleri dönem dönem Filistin İntifadaları, Hamas ile El Fetih anlaşmazlığı ve iç çatışmalarına rağmen küçük generallerin sapan atışlarına maruz kalırken, dünyanın da sempatisini üzerine toplamayı başarmıştı.
İki başlı Filistin toprakları Gazze ve Batı Şeria arasında bölünmesinden bu yana İsrail saldırılarına karşı ne bir Ebabil Kuşu, Filistin’in üzerinden uçtu, ne de İsrail’in çocuk katliamcılığına rağmen, Arap düşmanlığının vardığı nefret söylemleri Filistinlilerin yaralarına merhem olmadı.
Biri İhvancı İzzettin el Kassam geleneğinden gelen Hamas, diğeri sol gruplarında irili ufaklı sahne aldığı, eskiden beri siyasal bir saygınlığı ve geçmişi olan Habbaş hareketiyle beraber, ağırlıklı olarak Arafat gelenekli, kökeni Hacı Emin el Hüseyni’nin El Fetih’i İsrail saldırılarına karşı Gazze odaklı direniş merkezleri kurulması aralarındaki anlaşmazlıkların üzerinde bir ulusal görev gibi kabullenilmiş oldu. Bu bir başarıydı aslında.
Hamas, Fhkc, İslami Cihad arasındaki ortak duruş konusundaki İsrail’e karşı birlik düşüncesi, "Ortak Operasyon Odası" adı altında operasyon yetkisini Kassam Tugaylarına verirken, tarihe Hamas saldırısı şeklinde geçen ve İsrail tarafından tarihin en karanlık, korkutucu, kibirli İsrail ordusunun ve istihbaratının imajının çökmesine neden olan ve Ulusal Güvenlik Başkan Yardımcısı Eron Etzion’un dile getirdiği "yenilmezlik çöktü" diyeceği bir kara gündü aslında.
Bir gecede İsrail’e fırlatılan beş bin roketin aslında Ebabil kuşlarından çok Anka tufanı ismiyle adlandırılan kanlı bir savaşa dönüşeceğinin, karşılıklı kadın, yaşlı ve çocukların öleceğinin habercisiydi adeta.
Teknoloji duvarlarını, gizemli Mossad istihbaratını aşan sadece Hamas’ın ilkel Planörleri değil, Filistin halkının işgallerle sabır kapaklarını açıp bir öfke tufanına sebep olmasıydı.
Cehennem kapılarını açan Hamas belki de meşru savunma psikolojisini dumura uğratacak komplo teorileri ve Arap düşmanlığının önüne geçemeyeceği karşı bir psikolojik savaşa da cevap verme durumunda kalacak olmasının sorumluluğunu da Kassam füzelerine yüklemiş oluyordu.
Nasrallah önderliğindeki Lübnan Hizbullah’ının da füze atışlarıyla omuz verdiği Filistin direnişi meşrutiyetini, Hamas’ın siyasal, dinsel duruşuna feda edilmeyeceği, aksine İsrail’in geleneksel operasyonlarının bir parçası olduğu gerçeğine de kurban etmeden, İsrail halkının, çocukların ölmelerini önüne Ebabil Kuşları gönderememiş olmamız da daha başından beri kendi dar dünyalarımıza hapsolup savaş karşıtlığını, işgalciliğe karşı duruş sergilemeden, Hamas ve Arap düşmanlığına da saplanmak ve katliamların önüne geçmeyecektir.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin medyadan öğrendiğimiz açıklama ve ortak duruşu sanırım ne Yahudi düşmanlığına prim vermekte, ne de Hamas üzerinden Filistin halkının meşru savunma refleksini görmezden gelmemize bir cevap gibi olmuştur. Üç farklı siyasal yapının ortak duruşu kendi kutsal topraklarının tıpkı İsrail halkının da kutsalı olan Kenan ülkesinin barış içinde, yan yana, İsrafil ve İsmail’in evlatları gibi Ebabil Kuşlarının korumasında olacağı bir hayali gerçekleştirmek en elzem olandır muhakkak ki…
Tıpkı Suriye’de Suriye halkının, Kürt halkının, tüm insanlığın ihtiyacı olan Aksa tufanı değil, Ebabil Kuşlarının defne yapraklarıyla gökyüzüne hakim olmasıdır.
Ukrayna’ dan Somali’ye, yoksul ve savaş kabileleri altında inim inim inleyen Afrikalı yoksul halkın, Rus halkının, Azeri ve Ermeni halkının, sınırlarda aç susuz bekleyen, tedirgin olan, korkan binlerce mültecinin füzelere değil barış içinde kuşların kanadında bir hayata ihtiyacı olduğunu hissedersek eğer, Cehennem kuyuları bile yüreklerimizin sıcaklığından ibaret olur.
Her yüreğe bir Ebabil Kuşu…
Ya da Anka….