Kibar ÖZKAN

Tarih: 05.11.2024 15:30

FAKİR ZARAFET

Facebook Twitter Linked-in

 

Saat ilerledikçe ısı düştü. Gece daha da berraklaştı. Gökyüzü uyudu. Yıldızlar görünmedi... Her nefes alış verişte küçük bir ateş yakılmış gibi ağızdan çıkan karbondioksit duman halini alıp yayıldı boşluğa.

     Çevredeki insan sayısı azalmıştı. Dışardaki kapının girişindeki masada üç kişi oturuyordu. Masaya ev sahipliği yaptığı anlaşılan hafif uzun saçlı, kendine özgü giyinmeyi başarmış orta yaştaki adam, bir şişe beyaz şarap sipariş etti.

     Böylece masa zarafetine kavuşmuştu. Planlananın aksine ertesi günün ilk saatleri de çalınmıştı geceden.

     O masayı bir arada tutan neydi? Uzun zaman görülen dost özlemi mi? Yeni tanışmalar mı? Şarabın etkisi mi? Yoksa çok sevdiğimizi düşündüğümüz yalnızlığımızın bizi sıkması mıydı?

Kaç zaman olmuştu? Öyle kayıtsız, kaygısız oturarak çok uzak geçmişi anlamanın, anlatmanın ve yorumlamanın keyfine varmayalı. Acaba onlar kaç zaman sonra soluk alıyorlardı?

Hep bir yakın gelecekten yakınmaktan asıl meselenin yolda olmak olduğunu unutmuştuk.

Yolda olmak, anda kalmak demekti de. 

     Peki, iki gün önce market kasasında sıra beklerken, iki hanımefendinin birbiriyle yaptığı konuşmaya tanık olup unutmak ne kadar vicdani ve etikti? 

     Üç kızıyla birlikte ilk sırada bulunan orta yaşlarında bir hanımefendi kasa bandına tüpün içinde yer alan krem çikolatayı bıraktı. Kasiyer henüz işleme geçmemişti. Kızlardan biri: "Anne cam kavanozda alınan çikolatadan daha ucuz." dedi. Arkadaki pek sıcakkanlı hanımefendi:" A! öyle mi, Yeri nerede? Ben de alayım." dedi. Yanında üç kızı olan hanımefendi tüp çikolatanın raftaki yerini tarif etti. Kaç TL kâr ettiğini de gram bilgisi vererek anlattı. Sonra da çikolatanın yerini soran ama yürüme konusunda dezavantajlı olan hanımefendiye: "Siz yorulmayın, bizim kızlar sizin için getirir." dedi. Çikolatanın gelmesini beklerken hanımefendiler bana dönerek: “Sizi de beklettik, kusura bakmayın “dedi. "Önemli değil" dedim. Sonra bana tekrar teşekkür ettiler.

Bu yazının başlığına" Fakir Nezaket" desem durumu çok mu absürt hale getiririm? 

"Gram olarak çikolata hesaplayıp oradan tasarruf yapmak"

     Hayır! Ben bu kadar zarif olamayacağım. Hanımefendilerin sohbetine zorunlu da olsa tebessüm ederek şahitlik ettim. Fakat ekonomik durumu bu kadar tatlı bir kabullenişi kabul edemeyeceğim. Hepimiz de itiraz etmeliyiz. Ses çıkarmalıyız. Neden bu hale geldik sorusunun ötesinde ne yapmalıyız sorusunu sormalıyız? Değiştireceğimize inanmalıyız.

     Mistik anlamda sabır, dayanıklılık güzel huylar. Lakin realitede, haksız durumlarda bu huyları perdenin yanına çekmeliyiz. Çekmeliyiz ki güneşli günleri, gökyüzünün rengini görebilelim.

 

Sevgiler.

 

  

 

 

     


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —