Bütün bedeni, bütün ruh hâli, kaygıları, sevinçleri, inancı, inançsızlığı bakınca insana gözlerinden belli olur.
Sever gibi bakınca. İlgiyle çocukça bir gülümsemeyle ya da şımarık bir kız gibi cıvıl cıvıl gözlerinde saçılan ışık. Enerji patlaması gibi güne yayılan.
Göremeyince yanında birini ya da bir umutsuzluk. Gözlerindeki hüzün yansır dünyandaki o anın resmine. Solgun bir ifade ve hüzünlü gözler. Görmediğini sanmasını istersin, bakmazsın, daha çok mahcup olmasın, üzülmesin diye. Yaklaşıp saçlarını okşamayı ya da yanaklarını avuçlarının arasına alıp öpmeyi istersin. Belki sevdiğinden ayrılmıştır, belki de ölüm yaşamıştır. Yoksulluktan da olur gözlerine düşen hüzün. Yıkılır dağ gibi adam ya da yalnız kalmış bir kadının gözlerindeki en ağır duygusal fırtına. Belki gurbetlik şarkısının hüznü gönlünde çalan.
Gözler hüzünse zordur sözlerin anlamı. Çaresiz kıvranır kelimeler gözler karşısında. Ne kadar uzağa bakarsan bak gözlerini kaçırırcasına. Kuşlara, onların cıvıltısına, çiftleşmesine, oynaşmalarına bakarsın bir an hayatı yakalayabilmek adına. Yanından geçenlerin gözlerini yakalamak ya da bir parça tebessüm yakalamak adına. Vazgeçer çekilirsin yine kendi gözlerine. İçindeki yalnızlık ya da fırtınada gözlerine düşen hüznün yalnızlığında kendi avuçların arasında kayıp gidersin öylece. Bir çocuğun masum bakışları gibi çaresiz ya da bir gülüş beklercesine. Belki de bir serçenin cıvıl cıvıl ötüşmesi başının üzerinde kıvrak hareketlerinin sevecenliğinde. Belki de bir sokak köpeğinin sıcak dostluğunda, ayak dibinde arkadaş olmak istercesine. Belki de aç. Gözlerinde yine de sıcak bir tebessüm.
Bir dostunu görürsün sokaktan geçerken, bakarsın belki kelimelerin sevecenliğini ararcasına. Belki bir sıcak selam ve gülümseyen gözlerin enerjisi mesafeleri aşan. Bir sarılma ya da sıcacık bir kahvenin sabahçı kahvesinde içilmesi karşılıklı dertleri akşamda bırakıp. Bir sohbet durumuna göre ayarlanmış masa ortaklığı da olursa mesela. Mezesi insan sohbetleri. Gözlerden dökülen sözlere belki de bir müzik eşliğinde ne harika!
Belki de bir gülün renginde gözlere düşen güzel sözlerle öpüşlerin dansı. Hangisi olursa karanfil ya da begonya. Belki de bir kır çiçeği öylesine. Adı ne olursa. Öpülesi yüreğinden gelen gülüşler olunca. Bir saksıya diker gibi sevdiğinin renklerini. Ya bir cam kenarında ya da kapı eşiğinde gülen gözlerin bekleyişinde sarılmaların özlemini. Sevgili ya da bir dost. Gülüşler olunca dostluğun da aşkın da resmindeki renkler. Ya anne ve baba hasreti ya da kardeş. Belki de aslan gibi bir arkadaş. Bir yiğit gülümseyen yani adam gibi adam, bir gönlünün pınarı, çiçeği ya da yağmuru. Akşamlarının kaçamaklarında ya da buluşmalarında kuytu yerlerde, cıvıl cıvıl öpüşmelerinde bedenin yarısı saydığın. Ruhum ya da geleceğim dediğin. Umutlarını, hayallerini kurduğun gülümsemelerin sahibi, gözlerinde sakladığın.
Zordur hayalini kurmak solgun gözlerdeki feri canlandıracak sözler, gülüşler olmayınca. Vurup gittiyse gönül kapısını belki de umutsuzca beklemek ya da habersiz.
Kaç mevsim geçse de baharlar, boranlar. Fırtınalar cama vuran, korkudan titreyen yüreğine vuran. Hiçbiri fayda etmez sevdiğinin gözlerindeki ışıltısı gelince. Bir umut da olsa isterse uzak olsun. Gözlerin aşkında kaybolmak en güzeli. Sözler, mevsimler çaresiz. Gülen gözlerin fırtınasında savrulunca, saçların yüreğini okşarcasına.
Hayalinden öte hepsi çaresiz gözlerin solmayınca.
Bir gülüş yeter sevmeye bedende can oldukça.