Yaz gülleri çoktan açtı, ömürlerini doldurdu ve kırmızı, pembe yapraklarını toprağa döktüler bile. Oysa güz gülleri, gittikçe serinleyen havalarla, doğa koşullarıyla, daha geç açar. Güz gülü, hazan mevsiminin gülüdür. Yanmış, kavrulmuş ve yorulmuş toprağın dayanıklı, metanetli gülüdür. Yavaş yavaş soğuyan havaya, fırtınalara, sert esen rüzgârlara dayanıklıdır. Rengi sarıdan kahverengine dönüşen doğanın içinde inatla o muhteşem rengini, kokusunu, güzelliğini sergiler cömertçe.
Takvim yaprakları, aylar, yıllar geriye gidiyor; eksiliyoruz hızla. Zaman, deli bir pervane gibi etrafımızda dönüp dururken, aslında unuttuğumuz şey, onlarca asır önce de bizim hissettiklerimizin birileri tarafından hissedilmiş ve yaşanmış olduğudur. Zaman kelimesi ilk defa dört bin küsur yıl önce kullanılmış. Kökeni Akadlara kadar uzanır ve muhtemelen onlar da başka kültürlerden devralmış olmalılar. Zaman kelimesi aslında çok ağırdır; yıl, ay, gün, saat, dakika, saniye gibi parçalara ve katmanlara böldüğümüz için geriye gidip, geçmişte yaşadıklarımızı ayrıştırabiliyoruz. Her ne olursa olsun, yaşadıklarımız bazen canımızı acıtsa da bize aittir ve değerlidir. Onları görmezden gelmek bize zarar verir. Olayları değiştiremesek de başka açılardan bakıp, verdiğimiz anlamları yumuşatabiliriz. Sanırım bu yüzden "zaman her şeyin ilacı" deriz. Olumsuz duygulardan uzaklaştırıp, iyileştiren bir gücü vardır zamanın. O zaman mutluluğun peşinde koşmaktansa, dengede kalmanın kudretini anlayıp, huzurunu yaşayalım.
Tragedyalar, istediklerini elde edemeyen insanların hikâyesidir. Gerçekte öyle, her istediklerini elde edemedi diye değil de, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz olduğunda trajik bir hâl alır. Komedyalarda ise insanlar istediklerinin bir kısmını elde eder. Ama isteklerde her daim rekabet vardır ve çoğu zaman birbiriyle çelişir. Bir şeyi tercih ettiğimizde, başka bir şey yüzünden hüsrana uğrarız ve sonunda komedyalar nihayetinde tragedyaya dönüşür hayat sahnemizde. Tıpkı güz güllerinin de vaktini tamamlayınca solması gibi.
Vaktiyle ben gülleri sadece baharda açar zannederdim, güz vakti güllerin açtığını fark etmezdim. Herkesin kendini yok edip, yeniden var etmek zorunda olduğu bir zaman vardır. Gülleri görmek için baharı beklemeyelim, gönül bahçemizde güz gülü dikecek yerimiz her daim hazır olsun. Gözümüz gibi bakalım, el sürmeden gözümüzle sevelim, suyunu verelim, iki laflayalım ve yaprağına bir öpücük konduralım bize sunduğu muhteşem güzellik için. Sonra vedalaşıp, başka güzlerde buluşmayı dileyelim.