Zaman nasıl geçiyor, eskiden fark etmiyorduk şimdi Facebook gözümüze soka soka hatırlatıyor, hem de her gün. Bıkmadan usanmadan hatırlatıp duruyor, sağ olasıca. Bir yıl önce, iki, üç, dört hatta dokuz, on yıl önceki paylaşımlar bir anda önüne servis ediliyor. Fotoğraf, yazı veya şiir, istisnasız her paylaşım bir anda dökülüyor önüne ve seni alıp götürüyor yıllar öncesindeki sana.
Bazen, o zamanlar bana ait olmasını çok istediğim şeyleri hatırlatıyor, bazen de istisnasız her daim yanımda olacağına inandığım kişileri... O güne dair duyguları, yaşanmışlıkları anımsatıyor, daha dünmüş gibi. Bazen bir gülümseme yayılıyor yüzüme, bazen de bugün için hiçbir anlam ve ifadesi olmayan şeylere bakıyorum bir yabancı gibi.
İyi oluyor aslında, kimler gelmiş kimler geçmiş analizini kendime yapıyorum. Bazen de bana ait olduğunu sandığım şeylerin artık yanımda olmadığına seviniyorum. Sanki gökyüzüne özgür bırakılmış kuşlar gibi. Sanki bırakılmışlar ve bir daha dönmemek üzere uçup gitmişler hayatımdan.
Bir nevi yüzleşme, aslında Facebook’tan güzel bir uygulama bu. Doğal olarak ilk gördüğünde üzülüyorsun ama sonra kimlerle zamanını boşa harcadığının farkına varıyorsun. Ben geçmişte kalan onları, kişi veya düşünce veya önemsediğim değerleri, hayatımın bir parçası sandığım fazlalıklarım olarak görüyorum her hatırlatıldığında. Aslında bugün yanımda olan doğru insanlara yer açtıkları için seviniyorum gittiklerine. Gidişleriyle aslında hafiflediğimi fark ediyorum. Fark ettim de epeydir kimseyi eskisi gibi sahiplenmiyorum. Hiçbir şeyi eskisi gibi gereksiz yere önemsemiyorum, asla taviz vermediğim doğrularım hariç. "Benim" demiyorum öyle gelişigüzel. “Doğrudur” çünkü şu veya bu söyledi demiyorum bol keseden.
Kendimce bakıyorum etrafıma, geçiyorum işte hayatın bahçelerinden. Bazen bir gülü koklayarak, bazen bir kediyi besleyerek, bazen de karşılaştığım çıkarsız bakışlara dalarak.
İnsan geçtiği yollardan çok şey öğreniyor, aslında Facebook bize öğrendiklerimizi ve eksiklerimizi hatırlatıyor bu anımsatmalarla. Demek ki ben de hayata dair öğretilerin farkına varmışım, sadece kendimi sevmeyi mesela ve sadece kendime güvenmeyi.
O yüzden ben kimseye ne "gel" ne de "git” derim. Benim diyeceğim sadece “mutlu ol, neşeli ol, kendin ol” olurdu. Facebook bugün hatırlattı, 6 yıl önce paylaşmışım.