Emel YILMAZ


İÇİMİZDEKİ ÇOCUK...

Ait olduğumuzu sandığımız ve rüyalarına daldığımız o berceste iklim, zamanın kumları üzerimize bulaştığı anda artık ait olmaya çalıştığımız yer olur.


Ait olduğumuzu sandığımız ve rüyalarına daldığımız o berceste iklim, zamanın kumları üzerimize bulaştığı anda artık ait olmaya çalıştığımız yer olur. Tam da burada anlar insanoğlu, insanlığın ne aman bir çaresizlik olduğunu ve insan, tam da bu anda çaresizlikten nasıl bir çare doğduğunu anlamalıdır. Ait olduğumuz yer, artık ait olmaya çalıştığımız yerdir. Ya da ait olmaya çalıştığımız yer, ait olduğumuz yerdir. Kimine göre hiç bir zaman bu ikilemin arasında huzur arz eden bir etken var olmamış ve de var olmayacaktır. İşte bu çaresizlikten bir çare doğurur.

Zamanın kumlarına gömdüğümüz o çocuk! Kafasına vura vura zamana gömdüğümüz o çocuk, aslında ait olduğumuz yerdir işte...

Yağmurun toprağa aşkı, gökyüzüne kar diye yağmuru toprağa kavuşturan gökyüzü mü olur? Yoksa yağmurun sevdası mı... Hayır hayır ! Elbette ki o çocuğun sevdası biz değiliz ve kesinlikle onu bize kavuşturan da zaman olmayacaktır. Bu güne en şefkatli olan yarınların en şefkatlisine ve geleceğe tek umutmuşçasına seslenen o çocuğa elbette ki kulağımızı tıkayacağız.

BÜYÜDÜK...

Çünkü büyüdük!..
Sevgimizi, aşkımızı, yere göğe sığmayan hayallerimizi ve tüm varlıksız varlıklarımızı; düzensiz düzene, haksızlıkların hakkına ve dağların kana boyanmış papatyalarına kurban ettik... Kolları artık bulutları kucaklayamayan, hayal dünyasında zamanının kıyameti kopmuş ve hayata hayal kuramayan bir çocuk bıraktık geride. Çünkü büyüdük...! Ve hayal edilemeyen haller ancak bize varacak. Tek tahammülümüz. Artık yok bir tahammülümüz, onunla attığımız adımlar ağır geliyor dünyaya.

Yaşatmayı başarabilseydik eğer belki de şu beyaz koyun sürüsünde ki kınalı koyun olacaktık. Tüm aidiyetini sevgiye bağlı kılan bir abdal, her ahvalinden bir nimet görmesini öğütlediği insanoğluna o çocuğun kutsallığını şöyle arz eder:
"ağaçta bir yaprak düşün, hayatına/hayallerine eş değer olsun. Sararır ağaçta, sıkılır ağaçtan düşer. Kurur, tüm ezgileriyle özler ağacı. Ve ne fayda ayaklarımın altında toz olur"

Yağmurun aşkı olup da gökyüzüne kâr sağlamadan önce içimizdeki o çocuğu tekrar diriltmemiz umuduyla ve de hürmeti ile selamlıyorum.

Adıyaman

27.12.2024

  • İMSAK 06:07
  • GÜNEŞ 07:34
  • ÖĞLE 12:33
  • İKİNDİ 15:01
  • AKŞAM 17:22
  • YATSI 18:44

38. Chaos Communication Kongresi Hamburg’da Başlıyor

Hannover’de Yılbaşı Havai Fişek Yasağı ve Güvenlik Uyarıları

Çağdaş Suseven'den 24 Yıl Sonra Büyük Sürpriz!

Almanya'da Noel pazarı saldırganı hakkında geçen yıl ihbar yapıldığı ortaya çıktı

Moosburg’da SGT İstanbulspor’dan Futbol Coşkusu

St. Pauli’den Stuttgart Zaferi: Yılın Sonunda Değerli Üç Puan!