Hemen hemen herkes hangi konudan bahsettiğimi anlamıştır ya da hangi ülkelerden. Yıllardır duyduğumuz bir şeyi konu edinmek istedim. Bu söylemin içi ne kadar dolu? Gerçekten iki devlet mi bir millet eder yoksa iki kültür mü? Demek istediğim Azerbaycan bizimle hangi ölçüde bir millet? Azerbaycan hakkında ne kadar bilgimiz var ve en önemlisi bu bilgiler ne kadar doğru? Kardeş ülkemizin hangi özelliklerini benimsedik örneğin? Yemeklerinden birini mi soframıza ekledik ve üzerine yorum yaptık yoksa bir karşılaştırma yaparken onlardan mı bahsettik? Mesela şarkılardan bahsedelim. Azerbaycan’ın bildiğimiz birkaç şarkısı elbette var, tıpkı Romanların birkaç şarkısını bildiğimiz gibi. Bunlarla ilgili ilginizi çekecek birkaç yorum yapacağım. Sorular kafanızda şekillendiyse buyurun o zaman olası cevaplara!
Platon’a göre insan ve devlet birdir. Tabii Platon’un yaşadığı dönemi göz önünde bulundurursak devlet ve insanın bir olması normal bir olgu. O dönemlere savaşlar hâkimdi. Hangi devletle müttefikseniz onunla millet olurdunuz. Şimdi sınırlar çizildi, çoğu ülkenin yeri belirlendi. Başlıktaki gibi cümlelerin içini artık başka şeylerle doldurmak gerek. Bu tip cümleler, yaşadığımız döneme hem büyük hem anlamsız ve içi boş gelir. Büyük gelir çünkü devletleri millet yapan yalnızca milletvekilleri ya da devletsel olgular değil artık, aynı zamanda halk ve kültürdür. Onların kültüründen birkaç bilgi sahibi olmaktır. Mesela Azerbaycan’ın Bakü pitisi olarak bilinen Seki Pitisi adlı yemeğin arada bir soframızda yer almasıdır ya da örneğin Azerbaycan Piti evi diye bir restoran olmasıdır. Onların yemeklerini sunan, servis yapan yerlerin olması onları ne derece kardeş gördüğümüzü göstermez mi? Düşünsenize ne kadar kültürü zenginleştirici ve benimsetici bir unsur. Şu ana kadar bunu başaran tek kişi bana göre Anadolu Ateşi hocalarından Sevgili Serhat Turak oldu. İki ülkeyi “Kardeşlik Destanı’’ adı altında çok güzel tiyatral dans şeklinde bir arada sundu. Tabii bu, biraz üst düzeye hitap etti. Kaynaşmayı biraz daha içselleştirmek için daha fazla gelişme gerekiyor. Mesela Nevruz’un onlar için de çok önemli bir bayram olduğunu ve Şekerbura ile Pakhlava’nın bugünün sembollerinden olduğunu bilsek ne kadar harika olur. Bana göre kendi kültüründen başka bir kültüre de sahip olmak ya da olabilmek muhteşem bir şey ama lütfen, sahte olmasın! 20 yıldır “Eziz Dostum’’ şarkısını dinliyoruz. Nedir o öyle?
AZERİLER VE ROMANLARA KOCAMAN SEVGİLER
Kendimizi tekrar etmekten çıkalım artık. Mesela Chingiz Mustayev’in “Vay Vay”ını, Zülfiyya Xanbabayeva’nın “Sevgilim”ini dinlesek artık. Aynı şey Romanların şarkıları için de geçerli. Allah aşkına yıllardır “İlle de Roman Olsun’’ dedik, kurtulamadık bu döngüden. Romanların “Tik Tokun Kraliçesi”, Nerde Yedin Paraları?”, DJ Yılmaz’ın Kobra ile olan düeti gibi çok harika şarkısı var. Gerek Azerbaycanlar olsun gerek Romanlar olsun hepsi aynı zamanda çok muhteşem insanlar. Azeriler efendi, ciddi ve saygı dolu insanlar. Lütfen, Azerileri artık sadece kadınları ile tanımaktan vazgeçelim! Romanları da sadece çingene olarak tanımaktan vazgeçelim. Bu ön yargıları bir kenara bırakalım. Şans verelim, ne demek istediğim o zaman anlaşılır. Yıllardır ayrı şeylere aynı şeylerle bakıyoruz. Kendimizi tekrarlayarak ölmek ne kadar basit olur. Ölmenin de bana göre dolu dolusu vardır. Bir sürü şeyi bilip ölmekle bir odun gibi ölmenin arasında iki dünya kadar fark vardır. Azerilerin ne kadar efendi ve ciddi, Romanların ne kadar efendi ama eğlenceli olduğunu bir fark etsek. Biliyorsunuz istisnalar kaideyi bozmaz. Bence Avrupa Birliği’ne girmek için beklemek yerine elimizde olanlara değer versek zamanımız çok değerli olur. Lütfen, kaş yapayım derken de göz çıkarmayalım! İnsanları seveyim derken öldürmeyelim artık. Sevgili Gülseren Buğdayıcıoğlu’nun “Doğru Sevmek” adında bir dizisi olsa keşke! Türkiye toplumu diziler ile çok güzel eğitiliyor. Üniversiteden bile başarılı, desem acaba abartılı mı olur? Ben ciddiyim. Artık Aynalı Tahir sevme seklinden başka sevme tarzına da geçmemiz lazım. Bunda da hep aynı döngü var. Acaba “1899’’ adlı dizideki gibi belirli bir zamana mı acaba hapsolduk? Olmadık tabii. Hepimizin mutluluğu için bundan korkmayalım ama çıkalım bu döngüden. Hepimizin mutluluğu için.
“İki devlet bir millet olgusu ordu için düşünülürse olur ama halk arasında biz “İki devlet bir milletiz." cümlesi halkların kardeşliği manasında dışa vuruluyor. Burada eklemek istediğim Azerileri biraz daha karakter ve kültür olarak yakından tanırsak o zaman bu cümlenin içi dolu olacağı. Tabii her kültür önemli, değerli. Bugünkü konumuz da Azeriler olmuş oldu.
Cümlelerimi bitirmeden önceki ricam şu: Lütfen, bu yazımı Songül Yollarda” gibi bir ülke belgeseli olarak görmemeniz çünkü ben size belgesel sunma niyetinde değilim. Gözümüzün önünde olanları olduğu gibi anlamaya çalışalım.” diyorum, kendi kafamızda uydurduklarımızla ya da görmeyip ama duyduklarımızla değil. “Bu çok güzel iki kültürün gerçekliğini bilmeden ölmeyelim.” diyorum.
Araştırmamda bana destek olan Sevgili Arkadaşım Parvana Musayeva’ya ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.
Tüm Azerilere ve Romanlara kocaman sevgiler.