Dünyaya geldiğimiz anda bizim için önemli birinin bakımına muhtaç oluruz. Bizi besler, altımızı değiştirir, türlü tehlikelerden koruyarak güvende tutar. Bu kişi genellikle annedir. İlk olarak annemizle ilişki kurarız. Bebek, ihtiyaçlarını ertelemeyi bilmediği için acıktığında hemen doyurulmak ister, üşüdüğünde hemen ısıtılmak ister, uykusunda geldiğinde hemen uyumak ister. Anne ise bebeğin fiziksel gelişimin hassasiyetinden ötürü bu ihtiyaçları hemen karşılamaya çalışır.
ANNE VE BEBEĞİN HİSLERİ GÜÇLÜDÜR
Bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması kadar duygusal ihtiyaçlarının karşılanması da oldukça önemlidir. Annenin bebeğine bakım vermesi, ona ilgi göstermesi, onu sevmesi bebekte kendisiyle ilgili olumlu hisler uyandırır. Aksine, annenin duygusal olarak orada olmaması ise bebeğin ihtiyaçlarını anlama ve onları yanıtlama konusunda uyuşmazlıklar ortaya çıkar. Bebek ağlıyordur ve anne sadece bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordur, fakat duygusal ihtiyaçlarını anlayamıyordur. Bu durum bebekte gerilim yaratır ve belleğinde olumsuz hisler olarak kaydedilir. Anneyle bağ kurarak, ilişki kurmanın temelleri atılmış olur. Bebek dünyanın nasıl bir yer olduğunu ve insanların nasıl kişiler olduğunu annenin dünyasına dahil olarak (ilişki kurarak) öğrenir. Bu öğrenme şekli gelecekteki ilişkilerini şekillendirir.
YETİŞKİNLERİN İLİŞKİ KÖKENİ BEBEKLİK DÖNEMİNDEN GELİR
Yetişkin olduğumuzda kurduğumuz ilişkilerin kökeni bebeklik döneminde annemizle kurduğumuz ilişkiye benzer. Ancak yetişkinlikte neden ilişki kurduğumuz sorusu ağırlıklı olarak bizim farkında olamadığımız bir şey. Her ne kadar görünürde bunu açıklamaya çalışsak bile (görür görmez aşık oldum, gülüşünden etkilendim vs.) oysa ilişki kurduğumuz kişi geçmişteki ilişki kurduğumuz kişiye çok benzediği için onu seçeriz ama bunu fark etmek kolay değil. Örneğin; aile içinde görülmeyen biri ileride kendisini görmeyen (umursamayan/merak etmeyen) birini seçtiğini fark edemez. Başka bir örnekte ise; anne ya da babası tarafından sevilmek istenen bir çocuk o sevgiyi alabilmek için fedakarlıklar yapıyorsa (anneye ev işlerinde yardım etmek, kardeşine bakmak vs) büyüdüğünde de öteki tarafından sevilebilmek için adeta kendini feda eder. Farkında olamadığı ve ilişkilerinde sürekli işleyen düşünce şudur; onun sevgisini alabilmem için önce onun ihtiyaçlarını gidermem gerekir. Bu tür çocukluktan öğrenilen ve bizim farkında olamadığımız ilişki kalıpları bizi çok yorar, yıpratır ve üstüne üstlük o ilişki içinde mutlu olmakta zorluklar yaşarız. Peki bizi zorlayacak olduğu halde neden kendimizi bu tür tekrar eden ilişkiler içinde buluruz? Aslında cevabı basit, alışık olduğumuz, tanıdığımız bir ilişki olduğu için.
Özetle, İlişki anlaşılması zor ve uzun bir süreç. Bir insanı insan yapan en önemli şey kurduğumuz ilişkilerdir. Zihnimiz ilk olarak neye alışırsa onu tekrar etmeye eğilimli olur.
Bundan sonra insan ilişkileri, insan psikolojileri üzerine yazılarımla gazetehamburg sayfasında karşınızda olacağım.