Cezmi Ancil


Kadınca mı Erkekçe mi?

"Kadının köleleşmesi, yalnızca bireyin değil, toplumun da zincire vurulması demektir. Özgür bireyler, ancak özgür kadınlarla yetişir."


Kadın köleyse eğer, karnındaki bebek de köledir.
Bu Kore atasözü, kadının sosyal konumunu ifade etmesi bakımından oldukça önemli bir anlam taşır. Tarihsel süreç içerisinde kadınların ve erkeklerin toplumsal konumlanışlarını incelemek, hem bilimsel hem de tarih bilinciyle ele alınması gereken ciddi bir akademik konudur. Ancak, benim gibi bilgi eksikliğini okuyarak ve araştırarak gidermeye çalışan bir okuyucunun bu konuyu tam anlamıyla değerlendirmesi pek mümkün değildir.

Bununla birlikte, kadının tüm canlılarda olduğu gibi çocuğun beyinsel gelişiminde ve hareket modlarının oluşmasında ilk ve en önemli başöğretmen olduğu bir gerçektir. Hayvanlarda içgüdüsel hareket tarzı neyse, insanlarda da düşünsel evrimin temelinde annenin biyolojik kodlarının ötesinde, yaratılış kodlarının erkekten çok daha farklı bir sinirsel altyapıyla döşeli olduğu görülmektedir.

Kadının aktif bir şekilde toplumsal yaşamda yer aldığı durumlarda, insan ilişkilerinin zenginliği, barış içinde yaşama arzusu ve refah düzeyinin yüksekliği, modern toplumların günümüzdeki durumlarından da açıkça bellidir. Üretime katılmayan kadının toplum içindeki yerinin, sofrada öküzden sonra geldiği tarihsel sürecin mirasçıları olduğumuz gerçeğini tetikleyen en önemli unsur ise, özellikle bizim kıtamızdaki din ve mezheplerin toplumsal ve beşeri konumlanışta belirleyici bir rol oynamasıdır. Bu durum, kadının toplumdaki yerinin, köleliğin ruhani motifleriyle şekillendiğini de açıkça göstermektedir.

Üretim içinde yaratıcı olmayan, üreten bir birey haline gelmeyen kadınların, toplumda bir aksesuar gibi algılanması; erkeğin ya da çocuğun ihtiyaçlarını karşılayan bir varlık olarak konumlanması, ne yazık ki kadınlar tarafından da çoğu zaman kabullenilmektedir. Çevremize baktığımızda bile bu durumun açıkça görüldüğünü fark edebiliriz. Kadınca ve erkekçe dil, birbirini tamamlamak veya geliştirmekten ziyade, itici ve ayrımcı bir üslup sergileyerek toplumsal gelişmeye katkıda bulunmak bir yana, pembe bir tablo yaratmanın önünde dahi bir engel oluşturmaktadır.

Kadınca ve erkekçe dil ve davranışlar, karındaki bebeğin davranış modlarından başlayarak, bugün içinde bulunduğumuz kıtanın sosyolojik yapısının alt sosyal kodlarını oluşturmuştur. Bu durum, farklı kıtalardaki kadınca ve erkekçe dil sosyolojisinin toplumsal kodlarının, aileden topluma ve nihayetinde ülkelerin sosyal yapısına kadar tarihsel süreçlerin bir sonucu olduğunun göstergesidir.

Kadın köleyse, çocuk da köledir. Kadın köleyse, hayat da köledir.
Köleliğin zihinlerde ruhani dokunulmazlıkla korunması, erkekçe dilin daha çok konuşulması ve etkin olması anlamına gelir. Eğer kadın üretimde ve sosyal yapıda üretken ve etkin değilse, o toplum da köleleşmiş demektir. Köleyle yatan, köleyle kalkar.

Dil erkekçe olsa ne yazar?

Adıyaman

18.12.2024

  • İMSAK 06:03
  • GÜNEŞ 07:30
  • ÖĞLE 12:28
  • İKİNDİ 14:56
  • AKŞAM 17:17
  • YATSI 18:39

Prof. Dr. Bilal Çoban: “Depremden Etkilenen 11 İl Teşvikte 6. Bölge Kapsamına Alınmalı”

Polis, Hannover’deki soygun zanlısını fotoğraflarla arıyor

Veterinäramt Landkreis Stade nimmt Hundehalterin Tiere weg

Hannover’de Öğretmenler ve Eğitimciler İçin Yeni Rehberlik Platformu

Münih’te Dayanışma Örneği: Sokakta Yaşayanlara Sıcak Yemek ve Sevgi Dolu Anlar

“Guter Fisch” Listesi Güncellendi: Sürdürülebilir Balık Seçimi Zorlaşıyor