Yasemin Murat Arslan


KIRK-ELLİ SENE SONRA SİLAH BIRAKMAK MI?

Kırk yıllık çatışmanın ardından gelen "silah bırakma" açıklaması samimi mi, yoksa yeni bir oyunun başlangıcı mı? Türkiye dikkatli olmalı; görünenin ardında çok daha büyük hesaplar olabilir.


Hepimizin bildiği gibi, kırk-elli yıldır Türkiye’de ve sınır komşuları olan İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde faaliyet gösteren bir örgüt silah bıraktığını açıkladı.
Temennimiz o ki, gerçekten bırakmıştır.

İnsanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor:
Türkiye'nin “Silahınızı bırakın, teslim olun. Söz, size gereken cezayı vermeyeceğiz; sizi ailelerinize kavuşturacağız.” diye adeta yalvardığı zamanlar oldu.
Çünkü Türkiye, her zaman, yaşları gereği toy ve cahil insanların bazı asılsız ve yanlış vaatlerle kandırılarak bu örgüte dahil edildiklerini düşündüğü için o insanların canlarına kıymak istemiyordu.
Ara sıra bazı gençler kaçıp teslim olsalar da, çoğu ya kaçmayı başaramıyor ya da kendilerine anlatılan hikâyelere inanıyor, o yolda ölmeyi göze alıyorlardı.

Peki, şimdi ne oldu da Türkiye’nin en sağ partilerinden birinin öncülüğünde yapılan çağrıya olumlu cevap verdiler?
Bu soru gerçekten kafaları karıştırıyor.
Bu kadar basit idiyse şimdiye kadar neden onca asker, polis, jandarma, köy korucusu, hatta öğretmen, çocuklar, bebekler öldürüldü?
Neden anneler evlatlarının geri gelmesi için yıllarca mücadele ettiler?
Neden o evlatlar dönmedi, dönemedi, belki de öldü ya da örgüt tarafından öldürüldüler?

Dünyada eğer bir terör varsa, arkasında illaki onu besleyen, destekleyen birileri de vardır.
Bunu bilmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum.
Yani demem o ki: Terör yapanlar, mutlaka bir projeye hizmet eder.
Terörün en alt kademesinde olanlar –olası bir çatışmada kurşunlara ilk hedef olanlar– o örgütün asıl amacını asla bilmezler.
Onlar, sadece ölümüne mücadele etmeleri için motive edici sözleri sabah akşam dinleyerek, o örgütün içinde olmaktan ve canlarını hiçe saymaktan gurur duymaları sağlanacak şekilde manipüle edilirler.
Birçoğunun haçlı kolyesi taktıkları ve farklı farklı ülke vatandaşı oldukları da bilinen bir gerçek.

IŞİD’i örnek alalım:
Bütün ülkeler bir olup mücadele etmeye çalıştı ama bir türlü baş edemediler.
İsmini de “İslami” bir örgütmüş gibi seçtiler ve bütün dünyaya İslam’ı, acımasız, kafa kesen bir inanç gibi göstermeye çalıştılar.
Dünyada en çok katledilen Müslümanlar olmasına rağmen, Müslümanları cani bir toplum gibi lanse etmeye çalıştılar.
"Çalıştılar" diyorum, çünkü hâlâ öyle.

Sonra bir baktık, IŞİD denilen, önüne gelenin kafasını koparan bu örgüt birden faaliyetlerini bıraktı.
Bir ara yeniden ortaya çıkar gibi olduysa da, şu an hiçbir yerde ne canlı bomba saldırıları ne de kafa kesen IŞİD haberleri duyuyoruz.

Bana kalırsa dünyada bir tek terör örgütü var:
O da dünyaya "demokrasi" diye bir yönetim biçimi icat etmiş, bundan daha iyisi olmadığını kabul ettirmiş ve kendini "demokratik ve insan hakları savunucusu" olarak gösteren; ama ülkelerin, insanların kafasına bombalar yağdırarak, "Bizim sistemimizi kabul edersiniz, bizim gibi olursunuz, bizim dediğimizi yaparsınız ya da yok olursunuz!" diyen o elit zihniyet.

İşin ilginç yanı, kendileri gibi düşünmeyen insanlara asla tahammülleri olmadığı halde, herkesi kötü, sadece kendilerini iyi göstermeye çalışmaları.
Davranışları söyledikleriyle tamamen ters düşüyor.
Hani demokrasi, fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü, kılık kıyafet özgürlüğü gibi anlatılan bir sistemdi?
O halde neden sizin gibi olmayan, sizin gibi düşünmeyen, sizin istediklerinizi yapmayan insanlar üzerinde baskı uyguluyorsunuz?
Neden kendi düşünce ve isteklerinizi zorla kabul ettirmeye çalışıyorsunuz?

Siyahı beyaz, beyazı siyah gösterebilme kabiliyetleri çok yüksek bu kesimin.

Esad, Suriye’yi terk etti ama onlar, “Biz zaten petrol kuyularını, yeraltı kaynaklarını garantiye aldık, artık çekilebiliriz.” diyebildiler.
Putin’e, “Yeraltı kaynaklarına zarar verme, gerisine karışmayız.” şeklinde ifadeler kullandılar.
Gazze’de öldürülen bebekleri, çocukları, hastaları, kadınları ve yaşlıları umursamayan, hatta destek veren bir zihniyet.
Üstelik “Diğer Arap ülkelerine gitsinler, gitmezlerse yok olurlar.” diyen bir anlayış.
İşte bu zihniyet, dünyanın bütün terör örgütlerinin asıl başıdır.

İkiz Kuleler vurulduğunda, o devasa binada çalışan ve terörün en alasına imza atan inanç grubundan bütün çalışanların o gün izinli olmaları tesadüf olamaz.
Bu konuda benim gibi düşünen sadece ben değilim; Alman ve Yunan arkadaşlarım da olaylara benim gibi bakıyor.

Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan ve onlara boyun eğmeyen her insanı ve her toplumu kötü ve yanlış göstererek geldiler bu günlere.
Yeri geldi, o ülkenin, o inancın, o kültürün içinden insanları maşa yaptılar.

Bu yüzden çok şaşkınım.
Ne oldu da PKK silah bıraktı?
Kim var bu silah bırakma olayının arkasında?
Hangi kılıkla, nasıl bir örgüt devraldı Türkiye’yi yıkma görevini?

Türkiye çok ama çok dikkatli olmak zorunda.

Var bunun altında bir bit yeniği…
Bekleyelim, görelim.

Adıyaman

13.07.2025

  • İMSAK 03:25
  • GÜNEŞ 05:09
  • ÖĞLE 12:38
  • İKİNDİ 16:30
  • AKŞAM 19:57
  • YATSI 21:33

Almanya'da Rheinland-Pfalz eyaleti gelecekte AfD üyelerini kamu sektöründe işe almayacak

Bundesrat’tan Çağrı: AB’nin Çelik ve Metal Eylem Planı Hızla Hayata Geçirilmeli

Bundesrat, Hayvan Refahı Etiketleme Yasası’nı Sert Eleştirdi – Uygulama Süresi 2026’ya Ertelendi

Hamburg Yeşiller Partisi Yeni Eyalet Başkanını Seçti

Aşırı Sağa Boyun Eğmek Tehlikeli Bir Yol

"Türkçeyi Gençler Arasında Trend Hâline Getirebiliriz"