Marifet güzellikte mi?
Her insanın kendine has bir güzelliği var, derler, doğrudur.
Bence marifet güzellikte değil, marifet, o güzelliği görmekte.
Son zamanlarda etrafımda o kadar çok güzel insanla karşılaştım ki.
Karşılaştığım, sohbetimi, mekânımı, bazen de soframı paylaştığım her insanın ayrı ayrı güzelliklerini gördüm.
“Peki, nedir bu güzellikler?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Anlatacağım.
Kimi insan güzel konuşur, söylediği her söz ile karşısındaki kişiyi saniyeler içinde etkisi altına alır ve kendi çemberine çeker.
Ayın dünyanın etrafında dönmesi gibi dönersiniz onun etrafında farkına varmadan.
Bilinen şu ki güzel konuşmasını bilenin sohbeti de güzeldir, özeldir.
Hiç bitmesin istersiniz, doyamazsınız sohbetine.
Kelimelerle âdeta oynar, muhteşem bir kelime oyunu sergilenir sahnede.
Söylenen her kelimeyi ipin üzerindeki cambazın akrobatik hareketlerini izler gibi hayranlıkla dinlersiniz pürdikkat hiçbir kelimeyi kaçırmamaya dikkat ederek.
Kimi kalemi eline alıp yazmaya başlayınca, her kelimesine derin manalar yükleyerek şiirlerini, hikâyelerini kâğıda döker. Yazdığı her şiirde, anlattığı her hikâyede kendinizden bir parça bulabiliyorsanız, kelimeler bir nebze ruhunuza dokunuyorsa ne mutlu o kalemi eline alana!
Kimi de çok güzel bakar.
Bakışları derindir, engin denizler ve uçsuz bucaksız gökyüzü gibi de sonsuzdur.
Gözleriyle konuşur, “Dilde söze ne hacet?” der gibi anlatır kelimelerini bakışlarıyla.
Bir bakış bin kelime eder gibi anlaşılır bütün maruzat.
Tek bir şikâyete ne hacet?
Kiminin sesi çok güzeldir, onun sesinden şarkıları türküleri dinlemeye doyamazsınız. Söylediği her türkü veya şarkı sizi başka diyarlara götürür, ruhunuzu dinlendirir.
Her nağmesiyle sizin söyleyemediğinizi âdeta size anlatır.
Yüzleşirsiniz, nağmeler aynanız olur, dökülür yüreğinizden.
Bazen de nağmesiyle uzak diyarlara gidersiniz.
Nağmesi özlemini duyduğunuz her neyse ruhunuzu oraya uçurur her nakarat ile tekrar tekrar.
Kimi güzel giyinir, renklerin ahengini üzerinde bir ressam edasıyla öyle güzel taşır ki bakmaya doyamazsınız ünlü bir moda dergisinin kapağından fırlayıp çıkmış gibi.
Rengârenk, cıvıl cıvıl.
Bulaştırır etrafına tüm naifliğiyle.
Kimi güzel yemek yapar, elinin lezzetine doyum olmaz.
Birkaç malzemeyle mucizeler yaratır, tüm mütevazılığıyla ve zengin ziyafet sofralarını aratmadan. Bir de o lezzetlere kahve tadında sohbetler eklenince değmeyin keyfinize. Son anına, son lokmasına hatta son damlasına kadar bu tadın keyfini sürmek istersiniz.
HADDİNİ VE KENDİNİ BİLMEK
İnsanların, türlü türlü güzel yönleri yetenekleri vardır, saymakla bitmez.
Amma velakin bana sorarsanız “En güzel insan kimdir?” diye “Haddini ve kendini bilen insandır.” derim.
Haddini bilen insan kimseye yanlış yapmaz.
Kimseyi kırmaz.
Etrafındakilere sevgiyle ruhunun nezaketini harmanlayarak, belli bir saygı çerçevesinden bakarak yaklaşır.
Kimseyi incitmeden, hor görmeden sade ve kibirsiz bir edayla.
Değer yargılarına sadık kalarak, kendine yakışan kibar bir üslupla ve prensiplerinden taviz vermeden seviyesini düşürmeden sorunlarını halleder.
Sessizce, gürültüsüz, patırtısız ve sakince.
Mevlâna ne güzel söylemiş: “Bin sene de okusam ne biliyorsun diye sorsalar bana, haddimi bilirim, derim.”
Haddini ve kendini bilen insanlarla karşılaşmak dileğiyle.