Kış mevsimi ya sevilir ya sevilmez. Ortası yoktur. İnsanı arafta bırakmaz. Kış mevsimine politik övgüler de yergiler de çok net yapılır. Kış, duyguları, düşünceleri dondurur. İnsana, baharı bekleme umudu kıştan verilir. Kış olmasaydı bahara özlem de duyulmazdı. Her şeyin zıt olanıyla anlam bulduğu evrende kışın karşıtı yaz olarak düşünülür ama bence kış ve diğer mevsimler olarak ikiye ayırmak gerekir: Yaşamımıza etkisi sebebiyle.
İnsan kışın arkasına mı sığınır? Tüm o yorgunluklarına kılıf biçer mi? Biçerse de bunda bir kabahat yok, “toprakta” dinlenmek ve yeniden başlamak için bunu yapmıyor mu? Hiç kış olmayan yerler, memleketler de var. Lakin yine de her mevsim sıcak, her mevsim yaz olan yerler de kışa benzemez mi? Yormaz mı insanı?
Ben kışı politik duruşumdan dolayı sevmem. (Bu arada duruş dediysem de öyle beylik davranışlar düşünülmesin. İnsanız nihayetinde, düşe kalka öğreniyoruz yolda.) O sözdeki gibi "evi olmayan, bacası tütmeyen" insanları, canlıları hatırlatır bana. Eski zamanlarda aynı sobanın kenarında bir neslin uyumasını hatırlatır. Gece yanan sobanın ateşinin tavana yansıyan görüntüsü insana sıcak duygular da hissettirir illaki. Ama yine de ateş bittiğinde soğuyan odanın burnunun ucunu dondurmasını, sabah külünün değişmesini düşünürüm. Bu kış yakacak yeter mi? “Allah vere kış uzun sürmesin” laflarına dem olurum. Gidip gelip kış ayına romantik anlar bahşetmeye kalksam da yaşanan "eşitsizliği", kışın şuursuzluğunu, selin vurduğu kurumuş dere yatağını ortadan iki yana ayırması gibi görürüm, hissederim. Dünya her şeyin, herkesin istediği gibi olacağına dair söz vermese de geçen tarihlerden çok alacağımız var. Bilirim bunu.
Ülkenin politik dağınıklığının içinde, kışa girerken dağınıklıklarımızı toparlayıp bir araya mı getirmeli, yoksa "Bu kış da geçsin, yaza her şeyi yerli yerine koyarız" sözüne bağlı mı kalmalı?
Romantizmini çoktan kaybetmiş bu çağda, yine de en güzel sözü şairler söyler diyerek güya hiçbir politik doğruculuğa yer vermeyeceğimi düşündüğüm ama yine de başarılı olamadığım bu yazıda, geç keşfettiğim ve pek bir sevdiğim Ahmet Telli'nin şu güzelim dizeleriyle içimizin ısınacağını temenni ederek kapatayım kışı, onca dile gelmek isteyen sözcüğü öteleyerek:
"Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı
Aynalara bakmaya vakit bulamadık
Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan
Yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin"
Ahmet Telli
Sevgilerle.