Instagram ve görünür olma arzusu bir yana, bu arzu ve şahit arama ihtiyacı insanlığın temel yaralayıcı ve itici gücü olmuştur. 500 nüfuslu bir köy için köy meydanı Instagram’dır bir bakıma. Maddi ve manevi zorluk nedeniyle dip dibe yaşamak zorunda kaldığımız o eski sıkı fıkı akraba ilişkilerimiz içerisinde, akrabalar da Instagram’dır. Her devrin kendi Instagram’ı var olmuştur velhasıl. Sadece maddi ve manevi açıdan bağlar gevşedi, bireyselleştik son yıllarda epeyce. Kendi vitrinimizi ve seyirci kitlemizi kendi bireyselliğimiz nispetinde özgürce belirler olduk, bu da aşırı gevşek bir alan yarattı her yanda.
Burada sorulması gereken soru, neden görülmek, bilinmek istiyoruz? Neden ilgi açlığımız var? Neden hayatımıza tanık olan kimse olmayınca zorlanıyoruz? Neden taraftar toplama, alkış alma, haklı olma çabasındayız? Neden imrenilmek istiyoruz? Cevap "neden mutlu olmak yetmiyor, bir de mutlu görünmek istiyoruz?" satırlarında bence. Gerçeğini yaşayamadığımız şeyleri kopyalayarak elde etmeye çalışıyoruz. Gerçekten mutlu insanların bunu göstermeye çalıştığını sanmıyorum. Şahit arama bizim ilkel yanımız olsa da, galiba hâlâ ilkel güdülerimiz (kabileden dışlanma korkumuz) bizi aferin peşinde koşturuyor sürekli. Bir bakıma bunlar bir ölçüde insan fıtratına uygun şeyler olsa da, zehirli ve zararlı olan bunun kolektif bir gösteriye dönüşmesi. Ötekinin gözüne sokulması ihtiyacı, onay arama ihtiyacının bu şekilde kotarılmaya çalışılması, narsistagram sorunsalı. İnsanlar gerçek hayatlarında göremedikleri ilgi, sevgi ve hayranlığı başkalarının gözünde yarattıkları o sanal dünyada görmek istiyorlar. Bu yüzden ya hayatlarını dramatize ederek ya da pürüzsüz göstererek ilgi topluyorlar. Yani kimin neye ihtiyacı varsa onu sunuyor diyebiliriz sanırım. Twitter'da da sözel şahit arama mecrası hüküm sürüyor. Beni okumayacak olsanız neden tweet atayım? Oranın da kendi raconu, kendi marazı, kendi ilgi dilenme yöntemi, beyin ve kelime teşhirciliği var.
Hepsini bırakıp köyümüze dönsek, köy meydanında ne yaparız? Trakya düğünlerinde de insanlar tüm gücüyle varlığını ortaya seriyor, teşhircilik takıp takıştırılmış takılarla, abartılı süslü kıyafetlerle kendini gösteriyor. Bunlar hep aynı özden kaynaklanıyor, sosyal medya uygulamalarını hayatımıza sokanlar, insan doğasını çok iyi biliyor, tanıyor ve bir talebe karşılık varlıklarını sürdürüyorlar. İnsanlar, etkileşim kurabileceği kişi sayısında kırsaldan kente göçte, aktif sosyal medya kullanımı ile bir rüya yaşamaya başladı. Yani kırsal kesimde ve şehir hayatında yaşayan insanlar, herhangi bir konum sınırlaması olmadan, hayatları boyunca sosyal ilişki kurabilecekleri kişi sayısı olan 150’den fazla insanı her gün görebilmektedir. Çoğunluk sayısının büyüklüğünün keşfi ile kendisini daha değerli hissetmek için sosyal medya kolay bir yol sundu. Ne yazık ki bu kolay yol ile birlikte ilişkiler zayıfladı ve değersizleşti. Sonuçta pazar genişliği göz kamaştırıcı olunca, kişilerin yaşayış tarzları değişti. Tanınma ihtiyacı, kendisinin sunum biçimini iyileştirme çabası ve kişilerin kendilerini karşılaştırabilecekleri insan sayısı şok edici bir biçimde arttı.
Osman Nuri Topbaş’ın da dediği gibi nihayetinde "Bir insanı tanıyarak seversin, uzaktan bütün dağlar aynı..." İnsanlar, insanların içinde “insana” hasret yaşarlar. Onca insan tanırsın ama içlerinden çok azı kalbinde yer eder. Hakikaten de insanlar içinde ruhunu kanatlandıran birine rastlamak çok zor günümüzde. Dostluk tanıklıktır, ‘bu hayat macerasında ben seni gördüm ve hissettim arkadaşım’ diyebilmektir. Senin içini gördüm ve seninle yürüdüm diyebilmektir. Birbirimize yaslanarak ağrıyan yerlerimizi unuttuk diyebilmektir. İyi olmak zorunda değilsiniz. Hayat bir gül bahçesi, bir tatil köyü değil. Şıp diye iyileşmek zorunda değilsiniz. Lütfen acınıza, yasınıza, keder ve öfkenize kimsenin müdahale etmesine izin vermeyin. Her soru işaretini gidermek, hakkınızdaki her önyargıyı kırmak gibi bir göreviniz olduğunu varsaymayın. Enerjinizi işiniz ve ilişkilerinize saklayın. İnsanlar sadece anlamak istediklerini anlarlar. Tanpınar; "İnsan kalbi başkalarının duygularına, ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır," der. Ve lütfen unutmayın ki; kalite, hiç kimse izlemiyorken doğru olanı yapmaktır.