Küçükken sihirbaz olmak isterdim ben. Annem kızardı “Başka meslek mi yok? Sahici bir meslek sahibi, adam gibi adam olma yolunda ilerle.” derdi. Ne anlarım ben meslekten? Yaş 7. Uçmak gibi şuursuzca davranışları yok etmek gibi savaşı iptal etmek gibi küskünlüğün olmaması gibi sevgisizliğin, acımasızlığın, merhametsizliğin kalkması gibi acayip düşüncelerim vardı.
Sonra öğrendim; insanların her şeye kendi açısından baktığını, her açıdan herkesin doğrusu, eksikliği olduğunu, empati ve sevginin önemli olduğunu, herkesin aslen haklı olduğunu, bakış açısını değiştirmesi gerektiğini, olaylara ne soldan ne de sağdan bakılacağını yalnızca kuş bakışıyla izleneceğini, ne olursa olsun adam olma yolunda, hep kendinden değişimin sağlanmasını, affetmeyi, egoyu yenmeyi, nefsini terbiye etmeyi, her şeyin yegâne kendi elinde oluşunu ve bunu sırf kendi gayretinle gösterebileceğini, herkesin kendi kaderini kendisinin tercihleriyle imzalamasının değerini.
HAYAT ZATEN SİHİRMİŞ
Hayal dünyasında mı yaşıyorum ben? Prenslik, prenseslik mi varmış? Sihir ve sihirbazlık mı varmış? Doktor olmak, avukat olmak, hâkim olmak varken sihirbazlık da ne? Yoksa dünya nasıl adam olacak?
Sonra öğrendim hayatı. Ne doktor oldum ne avukat. Ne hâkim oldum ne öğretmen. Adam olma yolunda ilerledim hep ve bir şey daha öğrendim: Hayat zaten sihirmiş. Şu kocaman dünyada ne boşluk yaşanıyormuş meğer!
Adam oldum; dünyadaki her şeyin yalan olduğunu, bir yalan dünyada yaşadığımızı, uyuyanlar olduğumuzu ve uyanmamız gerektiğini, ilmi, sanatı, en önemli şeyin öğrenmek olduğunu, bir şeyin hakkını vermeyi öğrendim.
Keşke herkes öğrense, adam olmayı, uyanmayı,hakiki sihrin bu olduğunu ve en etkili sihrin empati ve sevgi olduğunu!