Cezmi Ancil

Tarih: 13.11.2023 13:47

SIZI...

Facebook Twitter Linked-in

Camlara düşen yağmur taneleri günaydın dercesine camlara vururken, henüz gün doğmadan gözlerimdeki yorgunluk bir sızı...
Tenime dokunan sabahın ilk soğuğu bir ayrılık rüzgarı gibi camlardan içeri süzülürcesine, içimde bir sızı ürperir dağınık yatağa sokulurcasına...
Hayallere dalarım soğuktan kaçarken, tekrar sokulunca sıcak yatağa sevgilinin kokusuna sığınırcasına. Yalnızlık bir sızı olur o zaman sevdiğinin yokluğunda.
Bir çocuk ağlar belki o yalnızlıkta bir kuytu sığınakta. Belki bir evde sevgisiz, ya da yoksul kıvrımlı bir köşede aç.
Belki bir yalnız adamın terk edilmişliğinin sızısında, düşüncelere dalmış bakarken yağmurun camlara vuruşunda gözleri uzaklarda...
Belki de bir sevgili yolunu beklerken bir köşede kıvrılmış uyumuşken cama vuran yağmura uyanınca içinde bir sızı...

Bir ana belki de beklerken evladını, hani gelmez ya içinde bir sızı kalır yıllarca. Camdan bakarken sokağın en ucuna takılı gözleri. İlk karartıda yüzüne vuran bir anlık sevinç çizgileri yanaklarında.

Gelmeyince artan bir sızı...

Terkedilmiş olmanın bir sızısı belki camların ardında bakan gözlerin ardındaki hikayede saklı. Narin vücudunu saran öpüşlere hasret bir kadının ruhundaki sızı. Ya da bir delikanlının gözlerinde biriken. Hani yağmura katıp camlarda süzülen gözyaşlarını saklarcasına bir sızı... Bir serçe kıvrılır iki yaprak kalmış bir dalın üstünde üşürken ufacık canına vuran yağmurdan korunurcasına. Belki bir anne ya da baba yuvasına bir parça ekmek savaşı...

Bir ırgat gibi.

Ya da bir masada dirsek nasırı emekçi, bir öğrenci ya da. Dallardan aşağı süzülen damlacıkların, sokaktan geçen erkencileri ıslatırken korunmak sabahın ilk ışıklarında koşarcasına... Fabrika bacaları tüterken yağmura karışıp ilk ışıklarda yoksul damlara nispet yaparcasına... Ya da bir berduşun bir köprü altında sızmasına nispet edercesine...

Onda bir ayrı sızı...

Kim bilir ne derdi var sormadan etmeden peşin hüküm.
Herkeste ayrı bir hikaye ayrı bir sızı...
Kimi sıcak camların altında şehvetin rehavetinde uyanmış romantik genleşmelerinde yılışık.
Kimisi sokaklarda içindeki bir başka sızı kıvrılmalarında bir kuytunun.
Belki bir hasta kim bilir.
Her sabah bir sızı.
İster yağmurlu camlara vuran sabahlar, İster buz tutmuş sokaklarda kuytularda garibanlar.
Herkese bir sızı...
Her sızıda büyür insan kendi içinde kıvrılmış.
Gözlerinde saklı hikayesi her bir sızı.
Belki bir aşk hikayesi. Belki bir yaşam kavgası.
Hepsinde ayrı bir sızı.
Yalnız olunca apayrı.
Ayaz yemiş kurdun hikayesi, misal yani bizimkisi...

Sevgiyle kalın...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —