Sezen Aksu yine çok güzel bir şarkısına “Anladım, sonu yok yalnızlığın, her gün çoğalacak.” diye başlamış.
Acaba insan, yalnızlığını derinden hissedince mi böyle hassaslaşıyor yoksa yalnızlığın hayatında hep var olacağını fark edince mi? Bilmiyorum.
Gerçek olan şu ki yalnızlığın dayanılmaz ağırlığı göğüs kafesimize gelip oturduğunda hani o an dokunsan ağlayacak gibisindir ya çaresizce.
Sanki bir çocuk gibi ağlamak, bağırıp çağırmak gelir ya içinden.
İşte o andan bahsediyorum.
Gündüz gözü, içinde hissettiği zifiri karanlığına alışıyor insan, nasıl ki zamanla kırılıp dökülüp incinmeye alıştığı gibi.
Bilirsin, düşüp düşüp yeniden ayağa kalkmak, yıkılsan da yaşamanın, gerekirse hayata tutunmanın en büyük şartıdır.
Ayağa kalkmak.
“Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş, beklemekte.
Acılar gözlerini dikmiş üstüme, nöbette.
Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum.
Hadi gelin üstüme! Korkmuyorum.”
Şarkı bu hüzün dolu dizelerle devam ediyor.
Bu şarkıyı dinlerken nasıl bir duygu silsilesi yaşandığını anlatamam.
Bunlar nasıl güzel sözler böyle. Üzerine mana üstüne mana yüklenmiş dizeler.
Şarkı günlerdir dilimde, onun her sözünü, her dizesini anlamaya çalışıyorum.
Yalnızlığın hüznünü, isyanına kattığı acıyı hatta umudu ne güzel anlatıyor.
SESSİZCE SÖYLÜYORUZ ŞARKILARIMIZI
Yalnızlık pusu kurmuş, acılar nöbetteki askerler gibi gözlerini dikmiş hedefine bekliyor.
Onlar da bekliyor, sanki Sezen Aksu gibi ben de bekliyorum.
Sonra acıya isyankâr bir üslup takınıyorum.
“Teker teker gelin üstüme, korkmuyorum sizden.” der gibi.
Hasret, biz alışmaya çalışırken yokluğunu çektiğimizin parmaklarının arasında kalbimizi parçalamasıyla can çekişiyor sanki.
Bak işte, yine yalnızlığımızla baş başayız.
Acılarımızı derin nefes alır gibi içimize çekiyoruz.
Gözyaşları yağmur gibi boşalmaya hazır ve biz yine sessizce söylüyoruz şarkılarımızı.
Bir rüzgârın gelip bulutların üflemesini beklemek gibi garip bir umutla şarkıyı bir kez daha dinledim bu akşam.
İnsanların içinde ne kadar yalnızız. Yüzleştim.
Hepimiz bu yalnızlıkla nasıl da baş etmeye çalışıyoruz kendimizce.
Kimi kendine meşgale arıyor ya da yaratıyor.
Kimi ise yalnızlığını dağıtmak için kafasını gürültülerle dolduruyor.
Kimi de içine dönerken, kendini dinleyerek iyileştirmeye çalışıyor.
Aslına bakarsanız hepimiz çok yalnızız.
İçine doğduğumuz bu kalabalığın içinde hepimiz tek başınayız.
Hayatımızı birileriyle paylaşsak bile bir gün yalnız öleceğiz.
Belki yatakta, belki koltukta gazetemizi okurken, belki de yürüyüş yaparken.
Ölüm gelecek bir gün biletimizi kesmek için.
Bakacak gözlerimizin içine “Vakit tamam.” derken.
Aslında hepimiz bunun çok da güzel farkındayız.
Sadece bazen böylesi güzel şarkıları dinlerken yüzleşiyoruz, hepsi bu.
Yalnızlara yalnızlık senfonisi var, dinlemek isteyen var mı?