Zaman artık çok daha hızlı geçecek. Zaten hızlıydı ama şimdi daha da hızlanacak. Yapay zeka ile birden trend olan araçlar, yeni bir aracın trend olması ile çok çabuk eskiyecek. Böylelikle her dört ya da beş sene değiştirdiğimiz araçlar, bir sene ve hatta daha kısa sürede eskiyecek. Bu da zamanın hızlı işlemesine sebep olacak. Bu hızlı ilerleme, bizi son'a çok daha hızlı götürebilecek. Bir film düşünün; masanıza cipsinizi, çekirdeğinizi, çayınızı veya başka içeceğinizi aldınız. Filmi açtınız ve birkaç dakika sonra siz veya başka biri filmi ilerletti ve birden filmin sonunu gördünüz. Sadece başını ve sonunu gördünüz. Yiyecek ve içecekleriniz masada kaldı. Kalkmak zorundasınız çünkü film bitti. Bu durumda filmin tadını çıkarabildiniz mi? İçinizde bir doyumsuzluk kaldı. İşte bu doyumsuzluk, yapay zeka ile birlikte hayatımızın birçok kesimine etki etmeye başladı. Yeni bir telefon alıyoruz, bir bakıyoruz bir üst modelinde çok daha harika bir özellik var. Evimizi dekore ediyoruz. Tam birkaç yıl kalır derken yapay zekaya odamızın resmini çekiyoruz ve yapay zeka bize olağanüstü güzel ve kullanışlı bir dekor sunuyor. Ya anında sahip olup hızlı akan zamana ait olacağız ya da alamayıp mutsuz olacağız. Yapay zeka ile sınavımız çok boyutlu olarak çok hızlı bir şekilde devam edecek.
Bu sınavlardan en büyüğü doyumsuzluk. Eşyalara, maddelere olan bağlılık doyumsuzluğa sebep olacak. Sürekli her şeyin yeni haline sahip olma isteği büyük. Her doyumsuzluk haliyle mutsuzluğu beraberinde getirir. Evdeki araç gereçlerin sürekli yeni versiyonu çıkıyor. Gerçekten de yeni versiyonu görünce diğeri çok eskiymiş gibi geliyor. Aynı şekilde otomobil sisteminde de bu var.
“Şimdiki aşklar” denilip üzerine şarkılar ve kitaplar yazılmasının en büyük sebebi yine aynı durumdan kaynaklanıyor. Yeni birilerini tanımak birkaç gün sürüyor. Çoğu aşk bu yüzden sonsuz olmuyor. Hatta "sonsuz" kelimesine burda sırıtanlar eminim çoğunluktadır. Ama ne kimse kimseye sabır gösteriyor ne de kimse kimseyi geri kazanmak için çaba harcıyor çünkü bir uygulama ile dünyanın her yerinden yeni bir aşk görmek mümkün oldu. Leyla ile Mecnun’u, Mem û Zîn’i, Maria ve Toni’yi getirsek, ki bunu yapay zeka ile getirmek maalesef mümkün, acaba ne düşünürlerdi? “Ah biz boşuna dağları, denizleri, kıtaları aşmışız; yapmamız gereken bir sandalyede oturmak ve telefondan birilerini tanımak” mı yoksa “Bir kere daha olsa bir kere daha hikayemi farketmeden yazdırırdım" gibi bir erdem mi gösterirlerdi? Siz olsanız hangisini tercih ederdiniz? Uğruna çok acı çekmek de olsa sonuna kadar tek aşk mı yoksa çile çekmeden yeni birilerini mi bulmak? Cevabınız yeni bir aşk mıydı? O halde her hatıranın ayrıldığınız kişilerle gitmesi sizi acıtır mı? Sonuç olarak, beraber olduğunuz kişi ile “hatırlar mısın seninle şuraya gittik, şurada şu olay oldu” diye hiçbir zaman sohbet edemeyeceksiniz ve her şey sus pus içinizde kalacak.
Bedenlerimiz ve ruhlarımız artık ayrı oynuyor :) Trajikomik olduğunun ben de farkındayım. Bedenlerimiz bir yerde sabit iken ruhlarımız astral seyahat yaşıyor. Ruhlarımız ve düşüncelerimiz, en sevilenimiz bile yanımızda olsa an’a konsantre olamıyor. Bir video, bir paylaşım ile dünyanın bir tarafına kaçıyor düşüncelerimiz. Ve bu videoların da paylaşımların da sonu hiç yok. Yani astral seyahatten çıkamıyoruz. Ki bu şu anda böyle. İlerde telefonlarımızın daha minik olduğu ve videoların hologram ile kişiye özel karşıya yansıtıldığını da görebiliriz. Düşünsenize yanınızdan geçen herkes, önündeki holograma bakarak geçecek. Kimileri gülerek, kimileri hüzünlü, kimileri ağlayarak. Aynı durum çocuklarımız için de geçerli. Anasınıfı çağında bir çocuk, sürekli video izlemekten artık büyüklerin konuşmalarını taklit ediyor. Onlar da an'ı kaçırıyor, ebeveynleri de onların çocukluklarını. Tabii bu çocukların ilerde kendi çocukları olduğunda olay bambaşka bir boyut alacak. Kimi aileler çocuklarına akıllı telefon verirken kimileri de hiç vermemeye çalışıyor. Bu da yine birbirini anlayamayan insanlar ortaya çıkaracak. Her şeyin bir terazi yöntemi ile yapılmasına dikkat edilmeli.
Her ne kadar insanları geçmişten günümüze birbirine düşman eden şey dinlerdir denilen klişe bir kelime olsa da insanları aslında birbirine düşüren en büyük şey ırkçılıktır. Sonuçta Kur’an-ı Kerim’de bunu yasaklayan ayetler vardır. Hz. Muhammed'in Veda hutbesinde yasaklanmıştır. Hristiyanlıkta da Yahudilikte de yasaktır ırkçılık. İnsana insanı kırdıran ırkçılıktır, dinler değil. Din olsaydı şu an Arap ülkeleri başta olmak üzere tüm Müslümanlar Filistin’e yardım etmişti. Tam da bu sırada yapay zeka kansız, kılıçsız ve savaşsız yavaş yavaş her şeyi elimizden almaya geldi. Üstelik insanın kendi eli ile yapıldı. Tanrı bizleri birbirimizi tanıyalım, bir şeyler öğrenelim diye farklı ırklar olarak yaratırken, insanlar fark etmeden hepimizin cezasını kesecek bir şey yarattı: yapay zeka. Artık çok dinlenilen bir şarkıcının sesi farklı bir dile, yasaklanmış bir dile çevriliyor mesela. Şarkıyı koyuyorsunuz, şu sanatçının sesinden şu dilde çal diyorsunuz ve şarkı ortaya çıkıyor. Kimse eşsiz değildir. Birçok ülke henüz bunun çok farkında değilken Amerika ve Avrupa olmak üzere daha çok bir ülkede çoğu şeyi etkisi altına çoktan aldı. Avrupa’da birçok yerde alışveriş yerlerinde kasiyer yok. Malzemeleri makinadan ödeyip çıkıyorsunuz. Amerika'da makina bile yok. Yüzünüzü tarayan cihaz her şeyi otomatik olarak kartınızdan çekiyor. Sanat, gündelik hayat ve daha birçok alanın yapay zekanın etkisi altına girdiğine şahit oluyoruz.
Eğitim sisteminin kesinlikle düzenlenmesi gerekiyor. Yukarıda yazılan her şeyin olumluya dönüşmesi işte bu başlığa bağlı. Akıllı cihazlarla nasıl başa çıkabiliriz? Onları daha çok işimize yarayan taraflar ile hayatımıza nasıl uyumlarız? Biz emrine girmeden yapay zekayı emrimiz altına nasıl alabiliriz? Bugün bunların cevabı için uğraşmayıp her şeyi akışına bırakırsak gelecekte (gelecek yapay zeka sayesinde çok uzak değil) birçok güzel değerimizi kaybederiz. Tanıdık kâhinci Baba Vanga’nın da tahmin ettiği gibi 2000’li yılların ortasında robot insanlar artacak. Yani şimdiki anne ve babalar çocuklarının ileride kollarının veya bacaklarının bir parçalarını isteyerek robot taktırdığını görecek. Şu anın çocuklarının çok acil hayata geri döndürülmesi gerekli. Ellerinde akıllı cihazlar ile tüm bilgileri karşıdan yüklenen, düşünmeyen, üretemeyen çocuklar maalesef oluştu. Çocuklar kelimesini bu olumsuz cümleler ile kullanmak her ne kadar canımı yaksa da bunları bilinç oluşması açısından söylemek zorundayım. İlkokuldan itibaren bilişim sisteminin bizim elimiz altında olduğu ya da onlarla nasıl başa çıkabiliriz gibi derslerin artık olması gerekli. Herhangi bir ülke, başka ülkeyi beklemeden kendi bir şey yapması gerekli. Telefonlar, İtalya'da okullarda bu seneden itibaren artık kesinlikle yasak. Bu ve bunun devamı niteliğinde gelişmeler olmalı. Aksi halde teknoloji ile başa çıkmayı bilmeyen bir ülken bilmenin sonunun gelmesi çok basit. Üniversitelerde de araştırmaların yapay zeka ile yapılmasının önüne geçilmeli. ChatGPT gibi uygulamalar bir yandan çok muhteşem birer araç olsa da diğer yandan hazır bilgi kaynağı olmasından dolayı tehlikeli olabilir. Örneğin, üniversite hocanızın vermiş olduğu bir ev ödevini yapay zeka ile yaptığınızda, başka bir yerde de başka bir hoca aynı konuyu verdiğinde hemen hemen ya da birebir aynı çalışma ortaya çıkıyor. Üretim bu açıdan yok olabilir. Ancak bu uygulamalar, kişinin bilgilerini artırabilecek birer araçtır. Kendimizi bilgilendirmek istiyorsak, her konuya bilimsel nitelikte cevaplar ortaya çıkıyor. Örneğin “Mevlânâ’nın aşka verdiği değeri hangi cümlelerinde görürüz?” veya “Mevlânâ'ya göre aşk nedir?” diye yazarsanız, size kitaplarını taratıp fikirlerini cümleleriyle sunuyor. Ama yine de içinizden “Bu yüzde yüz doğru mu?” diye küçük bir eleştiri de olsun. Olsun ki her şeye körü körüne inanmayalım.
Yapay zeka bilinçli kullanıldığında işimize çok yarayabilir, fakat zararlı da olabilir. Neticede yapay zekayı oluşturan insanlardır ve insanların içinde iyilik kadar kötülük de vardır. Kötü yönlerini alışkanlık yapmış kişilerden iyi yapay zeka ortaya çıkamaz. Dolayısıyla kendimizi yapay zekanın emrine bırakamayız. Eskiden atom bombası denildiğinde en azından tehlikenin ne olduğunu bilirdik. Fakat şimdi tehlikeyi kestirebilmek zor. Bu durum, üniversitelerin öncülüğünde tartışılması gerek. Öğrencilere tartışma konusu olarak verilebilir. Belki de vardır, eğer öyleyse hızını almadan devam ettirilmeli. Okullarda ne kadar çok konu edilirse evde de o kadar konuşulur. Farkındalık oluşur. Bir de çocukların oynadıkları oyunlar denetlenmeli, sonra piyasaya sürülmesine izin verilmeli. Her çocuk her oyunu oynamamalı. Önüne gelen “Ben oyun yaptım, her çocuk oynasın, önemli olan para” diye düşünmesine izin verilmemeli. Yüksek vergiler ve cezalar oluşmalı. Devletlere zengin olacak bir öneri gelmiş oldu. :) Bir de YouTube’da hazır oyunlar var. Biri kamerayı bilgisayarına çeviriyor, oynuyor oyununu. Yüz binlerce çocuk da izleyip zevk alıyor. Çocukların burada “Ben biraz uğraşayım” düşüncesi bile yok. Her şey hazır. Bu çocuklar hayatın gerçek yüzüyle sonra nasıl başa çıkacaklar? Böyle videolar kesinlikle yasaklanmalı ve hatta devam edenler halkı bilinçli zihin körlüğüne sebep olmaktan dolayı sorumlu tutulmalı. Ki bence bilinçli olanlar da çoktur.
Kapanış kısmını aslında kısa tutacaktım fakat bu konu hiç bitmeyecek gibi. Daha çok konuşulacak yönleri var. Fakat gerisini kendi aranızda konuşarak siz tamamlayabilirsiniz. Ben de konuyu açan kişi olmuş olayım. Unutmayalım; yalnızca tartışanlar, okuyanlar ve araştıranlar bu süreçten sağlıklı birer birey olarak çıkacaklardır.