Songül Şahin
Tarih: 13.02.2023 23:20
YIKILDIK
Deprem yüz binlerce insan bedenini yer altında bıraktı. Yerin üstünü, altına indirdi. Deprem, sadece bir il değil, onlarca il ve ilçede aynı anda meydana geldi. Hâl böyle olunca depreme maruz kalanların sayısı yüz binleri buldu. Yüz binlerce can, yüz binlerce hayat, yüz binlerce umut… Onlara sayı değil de hayatı açısından baktığımızda nasıl da acıyor içimiz.
BİZİ ÖNCELİKLE DEPREM YIKTI
Depremi duyduğumuz an. O saniye. Gözlerimiz fıldır fıldır döndü. Elimizde olanlar yere düştü. Ellerimiz, ayaklarımız boşaldı tabiri caizse. Televizyonda gördüklerimize mi kahrolsun içimiz, yoksa sevdiklerimizi mi arasak? Bilemedik. Facia, o an içimizde büyük sarsıntı oluşturdu. Aradık insanları. Kimine ulaştık, kimine artık hiç ulaşamayacağız.
DAHA SONRA GEÇ GİDEN YARDIM YIKTI
Ekran karşısında resmen içimiz patladı. Sevdikleri enkaz altında kalanların feryat figan çırpınışları içimizde asla kapanmayacak travmalar oluşturdu. Çaresizlikten delirdik. Hani yardım gitse bilsek ki birileri yanlarında, içimiz bir nebze rahatlayacak ama yardım çağrıları ve bu çağrıları sadece duymak, yanlarına gidememek, giden birilerini görememek içimizde yaralar oluşturdu. Bu yaralar, her 6 Şubat denilişinde sızlayacak ve asla soğumayacak. Evet, sadece tek bir yer değil, birçok yerdeydi deprem ama o tek bir yere bile aynı gün gitmedi yardım.
Deprem enkazı altından üç gün sonra minik bir enkaz boşluğundan, minik bir kız çocuğunun yardım ekibine “Acele etmeyin, biz iyiyiz." şeklinde moral vermesi resmen kıssadan hisse niteliğindeydi.
Yardım ekibi olay yerine varana kadar yurt dışından binlerce insan yardım tırlarını ayarladı, doldurdu, yolladı bile.
Yaşamların yerini yaşam belirtisine bırakması ayrı bir trajedi oldu.
SESİMİ DUYAN VAR MI?
Ertesi gün olay yerine giden yardım ekiplerinin “Sesimi duyan var mı?” çağrısı tüylerimizi diken diken etti, hâlâ ediyor. Bu çağrıyı günlerdir art arda duyuyoruz. Çıkarılanlar tek tük ama yine de bir an hepsi kurtulmuş gibi hissedip umuda kapılıyoruz.
DEPREMZEDELERİN NEZAKETİ
Yerin üstü altına inmiş. Bu anı yaşamışlar. Enkaz altında günlerce kalmışlar. Yine de “Teşekkür ederim.” cümlesini hiç bırakmadılar. O hâlde bile insan ses tonuna dikkat eder mi?
Gözleri şoktan fıldır fıldır şişmiş hâlde, yüzünde gülümseme, tebessüm olur mu? “Allah’ım, bu insanlardan daha çok çıkart o enkazlardan.'' diyorum.
VİDEOLARDAKİ ŞİDDET
İçimiz cayır cayır yanıyor. Hepimiz manen hâlâ enkaz altındayız. Acımız gibi öfkemiz de büyük ama ne olur, “Hırsızdır, çapulcudur.” diye dövüp, kesip video yapıp yayınlamayalım.
Birincisi onu cezalandıracak bir devlet var. Alın, onu devlete bırakın. Devlet versin cezasını. “Suçluya cezasını ben vereceğim.” düşüncesi “Devlet benim.” anlamına gelir ki bu da devleti yok saymadır. Döven polis dahi olsa sokak ortasında dövülen birinin suçu ne kadar büyük olursa olsun videosu çekilip halka sunulmamalı.
İkincisi, şu an halk arasında öylesi güzel bir yardımlaşma var ki öylesine kutsal ki dokunmasın kimse onlara. Yardımlaşma ön planda kalsın hep. Hiçbir öfke bunu arka plana atmasın, atmamalı.
SURİYELİLER
Yardımlaşmaya gölge düşürecek bir başka konu da Suriyelilere yöneltilen tavır. Türkiye’de depremzedelerin barınabileceği binlerce yer var. Bunun için illa Suriyelileri atmak gerekmez. “Onlar çıksın, depremzedeler girsin.” şeklindeki düşünceyi lütfen bırakalım. Biz insanımıza yardım etmek için misafirleri atacak millet değiliz. Daha önce nasıl onlarca ırk ile yüzyıllarca yaşadıysak şimdi yine bir ırkı atmadan da kendi insanımıza sahip çıkabiliriz. Sosyal medyaya çıkan “Suriyeli şunu yaptı, bunu yaptı.” haberlerine itibar etmeyelim. Bizi kullanmalarına izin vermeyelim. Bugün daha ünlü biri Afganlar hakkında yalan bilgi verip insanları kine teşvik ettiği için tutuklandı. Lütfen Instagram veya başka yerden iki like için insanları her türlü galeyana getirenleri önemsemeyelim!
SURİYE’DE DURUM İÇLER ACISI
Onlar da bu depremi yaşadı. Bizde olan acılar orada da aynı anda yaşanıyor. Onlara yardım dördüncü günde gitti çünkü sahip oldukları berbat rejim yardımın gitmesine izin vermedi. Hâlâ giden yardımların yerine ulaşamadığı, yolda çevrilip tırların boşaltıldığı bilgileri var. Orası da kanayan ayrı bir yara.
DEPREM VE EĞİTİM
Depremden etkilenmeyen illerde de eğitime ara verildi. Öğretmelerin deprem bölgesinde kayıpları, acıları olabilir. Acılarına saygı duyulup yerine başka öğretmen verilebilir. Çoluk çocuk herkesin evde travmaya şahit olmaları normal değil. Her şey tatil demek her kesin yapabileceği bir şey ama önemli olan hayatı devam ettirmek. Aksi taktirde bu psikolojiden kimse çıkamaz. Sağlıklı toplum olarak kalabilmek için çocuklarımızı okula göndermeliyiz. Birbirimize “Her şeye rağmen bir gelecek var.” düşüncesini vermeliyiz. Böyle “Her şey bitti.” dercesine hareket etmek, sadece zamanın çalınmasıdır.
HALUK LEVENT VE YABANCI ÜLKELERİN YARDIMI
Sadece biz birbirimize kenetlenmedik, başka ülkeler de acımızda yanımızda oldu.
Demek şans verilirse gayet de yanımızda olabiliyorlarmış. Dış ülke oyunu tanımlamasını çok duyduk ama dış ülke yardımını bizzat yaşadık. Duyduklarımıza değil, gördüklerimize inanalım bundan sonra.
Sen Rockçu Adam Haluk Levent. Senin ismin büyük yazılmalı. Sen muhteşem bir insansın. Sen bir prototipsin. Seni çok seviyoruz, çok…
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —