Didem GÜLCE


ZAMANIN NERESİNDEYİZ?

"Geçmişe özlemle, geleceğe umutla bakarken bugün elimizden kayıp mı gidiyor?"


Eskiden de bu kadar sık bakar mıydık saatlere, hatırlamıyorum. Gözümüz hep dönüp duran akrep ve yelkovanın hareketlerinde... Durmadan bir yere yetişmeye çalışırken zamanın içinde kalamıyor, bir türlü yetişemiyoruz. Zamanın elinizden kayıp gittiği hissine siz de kapılıyor musunuz? İçimizde geçmişe karşı bir özlem beliriyor, sanki onu kaybediyormuşuz, yetişemiyormuşuz gibi bir his gelip oturuyor kursağımıza. Kalabalıkların içindeyken, bir işle meşgulken veya gezerken unuturuz geçmişi ama yalnız kaldığımız her an, her hatıra bir bıçak gibi saplanır kalbimize.

Kimileri vakit bulup dinlemek istemez yalnızlıklarını; kendileriyle yüzleşmekten kaçmak için oradan oraya koşturup durur. Bazılarımız ise geçmişe saplanıp kalır; eskiye, eskiyene gönlünü kaptırır. Onlar, yalnızlıklarında huzur bulur, anlatacak çok şeyi olmasına rağmen üzerlerine sükûnet çöker. Aslında geçmişinden kopamayanlar, bugünden yana yüzü gülmeyenler, gelecekten yana pek ümidi olmayanlardır.

Duygularımız uçsuz bucaksız bir okyanusta umman gibidir; bütün çabamız yolculuğumuzu anlamak ve doğru yolu bulmaya çalışmaktır. Bu uğurda düşeriz, kalkarız; kaybeder, kazanırız; güler, ağlarız. Ve attığımız her adımda, geçtiğimiz her yolda aslında kendimizi ararız. Aramak biterse, beklenti biterse biz de biteriz. Neyi aradığımızı bilmeden ararız, neyi beklediğimizi bilmeden bekleriz, neyi umduğumuzu bilmeden umarız; karşılaşınca anlayacağımızı sanırız.

Bir zaman sonra kendimizi aramaktan yorgun düşeriz. O zaman da bir başkasını severek kaçarız bu duygudan ve bir insanın kalbine çıkar yolculuğumuz. Bir başkasını sevmek kolaydır ama olduğumuz hâlimizle kendimizi sevmek, ateşten gömlek giymek gibidir. Kusurlarımız, korkularımız, sevmediğimiz yanlarımız, yetersizliklerimiz, pişmanlıklarımız, "keşke"lerimiz yakar kavurur bizi. İşte, yüzümüzdeki tüm o çizgiler, kimsenin göremeyeceği savaşların izleridir.

"Niye böyle oldu, niye bu haldeyim?" derken ne kendimizle ne kaderimizle ilgili savaşlarımız ne de bocalamalarımız biter. Sonuçta uzun vadede kaçışımız sona erer ve asfaltı duygularla döşenmiş o yolda kendimize çıkarız.

Bu arada, dışarıda gürül gürül akan, tik tak’ların yankılandığı bir dünya hızlıca dönüp durur. Hatıralar kalır, giden biz oluruz...

Herkes farklı şekilde tükeniyor hayatta; kimi doğru insanı beklerken, kimi yanlış insana katlanırken... Ve herkes bir şeyin bedelini ödüyor; bazen bugünün, bazen dünün. Hayatımız pamuk ipliğine bağlı devam ederken, "Beterin beteri var" deyip bugünün şükrüyle, gerçekleşmemiş hayallerimizin arasında tükenip bize ayrılan zamanı geçiştiriyoruz.

Sonra, umutlarımıza dair ne varsa gömüyoruz içimize ve anlaşılmasın diye de çiçekler ekiyoruz üzerine. Altımız anılar mezarlığı, üstümüz bağ bahçe...

Adıyaman

23.03.2025

  • İMSAK 04:58
  • GÜNEŞ 06:19
  • ÖĞLE 12:39
  • İKİNDİ 16:06
  • AKŞAM 18:48
  • YATSI 20:04

Yeşilçam'ın yıldızı Filiz Akın hayatını kaybetti

Doktor Randevularında Eşitsizlik Tartışması: Federal Hükümete İnceleme Çağrısı

Hastane Reformunda Yeni Adım: Eyaletler Finansman Desteği Talep Ediyor

Almanya’da Anayasa Değişikliği: Borç Freni Esnetildi, 500 Milyar Euro’luk Fon Kuruldu

Lübeck’te Çocuklara Şiddete Karşı Güçlü Mesaj: “Gizli Mesele Kirpi” Sahnelendi

Soydaş Edebiyatı Destek Programı (SEDEP) 2025 Yılı Başvuruları Açıldı