Mustafa Remzi Özbadem

Tarih: 28.04.2024 13:25

Zümrüt

Facebook Twitter Linked-in

“Zümrüt rüzgarda ahenkle savrulan altın sarısı saçları, derin, yeşil gözleri ile köyün çıkışındaki yaban armudunun altında bozkırı seyrediyor. Kınalı elinde, bir avuç toprak. Sımsıkı tutuyor…”

BOZKIRIN ÇOCUKLARI..

PEHLİVAN ZIYA

Anadolu'nun ücra bir köyü. Sırtını çıplak, keskin kayalıklara, göğsünü göz alabildiğine geniş, soğuk bozkıra açmış. Diğerleri gibi sadece işçilikleri ile köye esir, bir avuç köylü. Koca bozkırda neye umut bağlanırsa ona bağlanılmış. Birkaç küçükbaş hayvan, iki inek, on tane kadar cılız tavuk ve arada sessiz bir horoz. Ziya Pehlivan, köyün çıkışındaki keskin kayalıklar tarafına kaçan koyunların peşine düştüğü bir gün nemli kayalardan kayıp, düşmüş. Bacağı, kalça kemiği ile beraber kırılınca adı “Topal Ziya” olan zamanın bileği bükülemeyen Pehlivan Ziya. Çok sevdiği köyünün kızı Dilanı da bu hali ile de alamayınca ne gücü ne de yüzü kalmış köyde. Bir zaman sonra Dilan uzak bir köye gelin olarak gidince yıkılmış kalan son direği de Ziya'nın. Küsmüş herkese, her şeye. İçindeki kor onu böyle içten içe yakarken amcasının kızı Zümrüt ile evlendirilmiş belki unutur diye.

ZÜMRÜT

Zümrüt: sarışın, yeşil gözlü, çok güzel bir kadın. Ziya Pehlivanı deli gibi sevmiş, onun haberi olmadan. Abi demiş başlarda. Sonrasında sevdası kalbini bıçaklamaya başlayınca diyememiş de sorulunca Pehlivan demiş hep. Dilanı çok sevdiğini ve onu hala unutamadığını bildiği halde sevdasını saklı tutmuş kalbinin en dibinde. O kadar büyükmüş ki sevdası; Ziya Pehlivan kayıp, düştüğü gün o hain kayalıklardan acısına dayanamayıp elini ocaktaki ateşe basmış. Sözde ortak olmuş acısına Ziya'nın. Ve ağlamış günlerce Pehlivanın canı hala acıyordur diye. Delicesine bir sevda, platonik bir evliliğe döndüğünde bile Pehlivanın varlığı yetmiş ona. İkisi erkek, biri kız üç tane çocuk vermiş Ziya Pehlivan'a.

"Ziya evinin yolunu bilen, ailesinin rızkını getiren biri olsa da bir gün olsun gülmemiş. Varlığında, yokluğu hissettirmiş ailesine. Öyle ki çocuklarının doğumunda dahi gülmemiş sert ve keskin yüzü. Bir gülüşüne canını verirmiş Zümrüt ama; nafile. Bu yüzden saçlarına daha genç kız iken düşmüş aklar."

BOZKIRA GÜNEŞ DOĞDU

Bir sabah kahkaha sesine uyanmış Zümrüt. Ses dışarıdan geliyormuş. Tanıdık da üstelik. Yatağından bir mermi gibi doğrulunca, açık olan tahta kapıdan, avlunun ortasında Ziya'nın, evin kedisi Boncuk ile oynadığını görmüş. Şok olmuş. Kalbi yerinden çıkarcasına atıyormuş Zümrüt'ün. Rüya mı bu? Koca Pehlivan yıllarca kendini gömdüğü kör kuyulardan çıkartmış, elinde kedi, gülüyormuş. Hem de kahkahalar atarak. Zümrüt usulca Pehlivana yaklaşmış ve:

- Ziya!
- Buyur!
- İyi misin?
- He ya! Bu kedi çok komik değil mi?
- He ya! Komik.

Şaşkınlık yerini büyük bir mutluluğa bırakmış. Güneş doğmuş tekrar bozkıra. Meltemlere yenilmiş soğuk, çiçekler açmış o çıplak, katil kayalıklarda. Artık hayatın bir anlamı olmuş Zümrüt için. İçeri girip Pehlivanına en güzel kahvaltılıkları hazırlamış hemen. En güzel elbiselerini giyip, kırmızı rujunu, en sevdiği gül kolonyasını sürmüş. Hazırladığı kahvaltı tepsisi ile dışarı çıktığında yine şok olmuş. Avlu boş, Ziya da orada yokmuş. Ahıra, kilere bakmış. İçeriyi tekrar kontrol etmiş. Yok! Rüya mıydı bunca olanlar? Acil bir işi çıktı ki gitmiştir diye düşünmüş o an. Cennetten bir gün yaşıyormuş sanki. Bozmak istememiş, çok düşünerek. Gülme, mutlu olma zamanı..

AMA GELMEDİ ZIYA

O akşam eve gelmemiş Ziya. Alışkın değilmiş Zümrüt. Hiç yalnız bırakmazmış ailesini Pehlivan. “İşi uzamıştır belki de” diye düşünmüş Zümrüt. Ama ertesi gün de gelmemiş Ziya. Sabaha kadar uyuyamam ış Zümrüt. Sabah kapısı çalınınca koşa koşa gitmiş kapıya doğru. Ziyası geldi zannetmiş. Kapıda köyün muhtarı Ahmet Amca duruyor üzgün bir vaziyette.

- Bir şey mi oldu Ziya Pehlivana?
- Öldü mü yoksa?

Elleri tır tır titriyormuş Muhtarın yakasında. Ahmet Amca kafasını bir sağa bir sola çevirerek:

- Hayır! Kızım sakin ol! Ziya Pehlivan, Dilanın yaşlı kocasının öldüğünü duyunca onu arayıp bulmuş. Tekrar konuşmuş, içlerindeki koru yakmışlar yine en büyüğünden. Beraberce kaçıp gitmeye karar vermişler. Anlayacağın hala sağ kocan. Ama gitti buralardan. Senin de bir ihtiyacın olur ise teyzene haber ver, biz hep yanındayız.

- Dediğini deyip, sırtını dönüp gitmiş Muhtar da. Karanlık yine çökmüş Bozkıra. Kanlı bir sabah, Gökyüzü kıpkırmızı. Sanki bozkırın binlerce gelini ölmüş, kanları ile boyanmış her yer. Küf kokusu olabildiğince. Vesvesele kuyularına atılmış, gölgelerde Pehlivanı ile konuşup, ateş gözlü Dilanları kovalamış değneği ile.

- Çocuklarını kız kardeşi almış o günden sonra. O kalmış evinde. Ziya Pehlivan gelmese de, Zümrüt beklemiş köyün çıkışındaki yaban armudunun altında. Ölene kadar onu beklemiş. Adı da topal Ziyanın eşi, deli Zümrüt kalmış, güzeller güzeli Zümrüt iken…

ATIN EN UZAĞA

Sevmeyenler!
Oynamayın sizi sevenler ile!
Dünyayı sadece sizin etrafınızda dönüyor sanmayın. Size göre olmasa da olur zannettiğiniz ilişkiler, başkaları için yıkım, bitişdir çoğunlukla.
Kandırmayın!
Öldürmeyin!

- Sevenler!
Sevmeyin sizi sevmeyeni. Daha kaç kere bıçaklanacaksınız sırtınızdan? Platonik çöplüklerde kaybolmayın. Atın yırtık bir çorap gibi çöpe onu. Bir yama daha yapıp kullanmaya çalışmayın mesela. Bırakmayın bu dünyayı kötülere…

“Gülümse…”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —