Mustafa Remzi Özbadem

Tarih: 06.11.2025 03:56

Müge! Al Bizi Seçime Götür

Facebook Twitter Linked-in

Hep beraber uçalım…

Eskiden futbolcuların sahada değil, dışarıda da ne yaptıklarıyla ilgilenilirdi. Beşiktaş taraftarının futbolcusu Pascal Nouma için kullandıkları bir tezahürat vardı:
“Pascal, bizi discoya götür!”
Öyle ki, Beşiktaşlı olsun olmasın, herkesin dilindeydi bu söz. Pascal, saha içinde ya da dışında yaptıklarıyla ateşli Beşiktaş taraftarı için bir semboldü. Çünkü taraftar, sessiz ve sakin futbolculara kıyasla agresif, sert oynayan futbolcusunu her zaman daha çok sevmiştir.

Nereden geldiği malum ama bu aralar nereye gittiği belirsiz dünya politikalarının Türkiye versiyonu “hata” vermeye başladı. Agresif, çok konuşan, yapılan iyi ya da kötü her konuya bir şekilde sahip çıkan liderlerin yerini; olup biteni görmeyen(!), duruşlarıyla tüm hatanın sokakta simit satan öğrencinin ya da su satan öğretmenin üstüne kalmasına neden olan bir anlayış aldı.

Bir ışık arıyoruz!
Ülkeyi tekrar ayağa kaldıracak, cebinde senedi ve borcu olmayan; temiz sokaklarında mutlu ve umutlu yürüyen insanları görmek istiyoruz. Eminim, bu her vatandaşın ortak düşüncesidir. Artık dışa karşı “Biz güçlüyüz, biriz, birliğiz” oyununu oynayamıyoruz.

Artık yemiyorlar da, hacı abi!

Sabahın köründe, çöpçatan fantezilerinin Dallas’a, Şahin Tepesi’ne… hadi biraz yakın tarihe geçelim… Yengesine, kapısındaki çalışanına sulandığı Aşk-ı Memnu ayarındaki programların; gözünün çapağını daha yıkamamış masum köylünün DNA birliğine tecavüz etmek yerine, Agatha Christie romanlarıyla Komiser Kolombo karışımı bir düzene evrildiğini görüyoruz.

Bu arada verdiğim örneklerin kırk yaş üzeri insanlar için olmasından dolayı kusura bakmayın. Biz bunlarla büyüdük, temellerimizi bunlarla attık. Merak eden, tuvalette nasıl oturacağını bile sorduğu o ChatGPT bacıya danışsın.

Bu arada, şu yapay zekâ hakkında da yazacaklarım var.
Yakında!

Başlarda daha çok güzelliğiyle ön planda durup (ki hâlâ güzel bir kadın), ev, arsa yani tapu-kadastro temelinde yapılan aile kavgaları ayarında sunduğu program; bu aralar yerini insanüstü çalışmalara evrilmiş.
Kadın işini biliyor.
Ekibi belli ki güçlü, sağlam.
Evet! Arkasında emniyet mensubu güçlü bir eşi var.
Süper! Darısı sizlere diyelim; Allah nazar değdirmesin.

Zaman geçtikçe evrim geçirdi bu kadın. Tırnakları ya da dişleri uzamadı, bir köşede çiğ et yiyip bize tıslamadı. Kurt kadın olup dolunaylarda gezmedi çatılarda, fakirin kiremitlerini kıra kıra…
Ama suçlunun, karaktersiz olanın eli sopalı cezalandırıcısı oldu kısa zamanda. Neredeyse ilk bölümünde gözüne kestirdiğinin etrafına yavaş yavaş çukur kazıyor, kurbanı çay içerken. Hem de onun çay kaşığıyla. İçtiği çay da burnundan gele gele…

Kim bu kadın?
Çoğunuz kim olduğunu tahmin etmiştir.
Bu tarife uyan kaç tane “kadın” var dersiniz şu sosyal medya çukurunda?

Kadın söylemi yanıltmasın sizi. Yarın bir gün “feminist kesim”in beni tırmalamasını istemem tabii ki. Aksine, bende kadının yeri büyük bir duruştur.
Genelde “adam gibi adam” deriz ya; ataerkil toplumlar grubunda en başta oturmayı seven bir toplum olarak… Kadına “adam” diyerek aslında en yakınımızdaki, canımız olan annelerimizi, kız kardeşlerimizi, eşlerimizi ve kız çocuklarımızı değersizleştirmiş oluyoruz.

Adam adamdır.
Kadın da kadın.

Müge!
Mügeler!
Alın bizi “çıkışa” götürün!

Karanlığa alışık ama aydınlığa layık bu toplumu sen ve senin gibi aydınlar, “eyvallah etmeden”, özüyle kaynaşarak, birlik içinde kalacak düzlüklerine taşı. Sabah programını yapacak birileri elbet çıkar.

Ha, bu arada hemşehrim olan Siverekli Rahmi Abimizi ve nazik Şevki Bey’i bu kısımda unutmak büyük hata olur.

İhtiyacımız olan şey; yeni, genç savaşçılar, kurtarıcılar. Hangi parti, hangi karakter, nereden geldiği önemli olmayan biri ya da birilerinden bahsediyorum. Yaşlı politikacılar, bilgi dağları ile hakem olarak bir makam sahibi olsunlar.

Tüm partilerin, kurtuluş yolunda yürüyenlerinin ortak paydası vatan ve halkı olsun. Geçmişini unutmayan, geleceği bilim ve ilim ışığında ilerleyenlerden olanlar lazım bizlere. Yeni bir sayfa açmak, geçmişin kötü kısımlarını silerek başlamak ise; bu, her yerde ve herkese eşit şekilde geçerli olmalı.

Ortak paydayı seçen herkesin “bizden” olduğu bir sistem çok da uzak değil aslında.
Nerede ve hangi koşullarda yaşarsanız yaşayın, siz hep:

Gülümseyin!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —