Didem GÜLCE

Tarih: 06.11.2025 03:59

TEŞRİNİSANİ

Facebook Twitter Linked-in

Kasım, güzün son durağı… Eskiler teşrinisani derdi bu aya; 1945 yılından sonra “Kasım” ismini almıştır. Kasım, Arapçada “taksim eden”, “bölen” anlamına gelir ve geldiği gibi yılın soğuk dönemleri başlar.

Eski Romalılar zamanında ise, şimdi Kasım olarak bildiğimiz ay, onların takviminde dokuzuncu ay imiş ve novem, yani “dokuz” sayısının Latince karşılığı olarak adlandırılıyormuş.

Efendim, nihayetinde Ekim bitmiş, Kasım gelmiş bile… Sonbahara “hoş geldin” dedik demesine de hâlâ yazdan kalma son sıcak günleri yaşıyoruz Türkiye’de. Sokaklarda, caddelerde, deniz kenarlarında, ormanda bu güzel havaların keyfini çıkarmanın tam zamanı aslında.

Yağmurdan sonra toprağın kokusu, sonbaharın kalbinde doğanın eşsiz aroması, yerlere dökülmüş sarı yapraklar… Kasım ayına hayran olmak için pek çok neden var.

Kasım için rahatlıkla “romantizmin ayı” diyebiliriz. Adını bu aydan alan kasımpatılarının, lalelerin ve yıldız çiçeklerinin yanı sıra kırmızı güllerin de açtığı zamandır. Türkiye’de çok fazla kullanılan erkek isimleri arasında, adını içinde bulunduğumuz aydan alan “Kasım” ismi gelir. Verilere göre Kasım ismini kullanan toplamda yaklaşık 33.228 kişi bulunuyor.

Ayrıca Kasımda Aşk Başkadır isimli dünyaca ünlü romantik-drama filmini izlemiş veya duymuşsunuzdur mutlaka… Sonra ne diyordu üstad:
“Yalansız, dolansız, en samimi mevsimdeyiz. Çürüyen, kuruyan ne varsa dökülüyor bir bir dalından.”

Kasım ayı içerisinde “Kuş Geçimi Fırtınası”, “Lodos Rüzgârları”, “Ülker Fırtınası” ve “Pastırma Sıcakları” vardır.

Hava olaylarının ve fırtınaların da eskiden beri süregelen bir takvimi var. Büyüklerinizden mutlaka duymuşsunuzdur bazı terimleri; keza biz, geleneklere, göreneklere ve söylencelere önem veren bir toplumuz. Bu bahsettiğim takvim, eskilerin deyimine göre “Kocakarı Takvimi” olarak da adlandırılır.

Mevsimsel hava olayları tamamen gözlemlere dayalı bir takvimde işlenir ve genelde bir iki gün sapmayla dahi olsa, yerini ve zamanını bulur. Ayrıca bu takvimler denizciler için de ciddi bir öneme sahiptir.

Ne kadar soğuk, kasvetli ve hüzünlü olursa olsun, sevginin ısıtmadığı mevsim mi var? Siz gönül kapınızı aralık bırakın yeter…

Cemal Süreya, “Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim” derken, muhtemelen sararmış, kızarmış, turunculaşmış yaprakların renk cümbüşünden etkilenmiştir. Çünkü uzaktan doğaya baktığımızda muhteşem bir tabloyu izliyormuşuz duygusuna kapılırız.

Kaçırma korkusu dayatılmış beyinlerimiz; her yerde olmazsak, hiçbir yerde olmadığımıza inandırıyor bizi, ne yazıktır ki. Her şeyle aynı anda uğraşmayı bırakıp tek bir odağa yöneldiğimizde, ondaki tüm güzellikleri görmeye başlarız oysa.

Bir durup soluklansak, başarıyı ve daha çok para kazanmayı kovalamayı bıraksak; dünyayı ve kendimizi daha iyi anlayabiliriz. Türlü telaşların ortasında, daha derin yaşayabileceğimizi unutuyoruz.

Diliyorum ki; hayatımızdan razı olalım.
Her günün, her ayın ve her mevsimin farkında olarak, tanıklık ederek yaşayalım.
Kendimiz olalım, kendi düşlerimizi kovalayalım, derinleşelim…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —