Regiman Deniz

Tarih: 16.09.2025 02:51

ZAMANI YUTAN KOD SATIRI SONSUZ DÖNGÜNÜN PİŞMAN MUCİDİ

Facebook Twitter Linked-in

Birkaç satır kodla milyonların zamanını yeniden şekillendirdi. Ama yıllar sonra dönüp baktığında, icadının bir armağan değil, bir yük olduğunu söyledi: “Keşke hiç yapmasaydım.” İşte sonsuz kaydırmanın mucidi Aza Raskin’in ironilerle dolu hikâyesi…

BİR KOD, BİR KUŞAK

Bir baba: Jef Raskin. Bilgisayar tarihine “kullanıcı dostu tasarım” fikrini miras bırakan vizyoner. Apple’ın Macintosh projesini başlatan, makineleri insana daha yakın kılmayı düşleyen bir öncü. Onun hayali, teknolojiyi karmaşıklığın pençesinden kurtarıp sadeleştirmekti.

Ve bir oğlu: Aza Raskin. 1984’te doğdu. Babasının açtığı yolun gölgesinde büyüdü. Chicago Üniversitesi’nde fizik okudu, ardından gözünü kullanıcı arayüzlerine çevirdi. 2006’da birkaç satır kod yazdı. Küçük bir kolaylık olarak düşündüğü bu fikir, kısa sürede tarihin akışına karışacaktı: “Infinite scroll.” Sonsuz kaydırma.

MASUM BİR FİKİRDEN KÜRESEL FENOMENE

Başlangıçta sadece bir kolaylık gibi göründü. “Sonraki sayfa” butonuna basmadan akışın yenilenmesi… Ne zararı olabilirdi ki? Ama kısa süre içinde Facebook’tan Twitter’a, Instagram’dan TikTok’a tüm platformların kalbine yerleşti. Ve parmağın ekrana her dokunuşu, milyonlarca insanın gününü yeniden yazmaya başladı.

Bugün sonsuz kaydırmanın aslında dijital dünyanın ritmini belirleyen görünmez bir metronom haline geldiğini görüyoruz. Sabah gözümüzü açtığımızda, otobüste, ders arasında, hatta sofrada… Kaydırmaya devam ediyoruz. Sanki modern hayatın nefes alma biçimi bu olmuş gibi.

SLOT MAKİNESİNDEN EKRANA

Kaydırdıkça yenisi geliyor, yenisi geldikçe daha fazlasını merak ediyoruz. Natasha Dow Schüll’ün Las Vegas kumarhanelerini anlattığı Addiction by Design kitabındaki “sonsuz döngü” hissi, ekranlarımızın içine taşındı. Slot makinelerinin ışıkları yerini bildirimlere, kolları yerini başparmağımıza bıraktı. Artık cebimizde taşıdığımız her ekran, beynimizin ödül mekanizmasını tetikleyen bir kumar makinesi.

PİŞMAN BİR MUCİDİN İTİRAFI

Yıllar sonra Aza Raskin sahneye çıktı ve itiraf etti: “İnsanlık, kolektif olarak milyonlarca yılı sonsuz kaydırmada kaybetti. Keşke hiç icat etmeseydim.”
Babası Jef Raskin teknolojiyi özgürleştirmek istemişti; oğlu ise farkında olmadan insanı ekranın esiri eden bir özelliğin mucidi olmuştu. Bir mucit için gurur kaynağı olması gereken bir buluş, onun vicdanına yük olmuştu.

DİKKAT EKONOMİSİNİN KALBİ

Bugün dikkat ekonomisi, bu “sonsuzluk” üzerine kurulu. Shoshana Zuboff’un Gözetim Kapitalizmi dediği düzen, bizim her kaydırışımızı ölçüyor. Zamanımız, artık sadece bize ait değil; platformların da malı.

Dijital dünyanın en değerli kaynağı artık petrol değil, veri. Ve bu verinin hammaddesi bizim dikkatimiz, bizim zamanımız.

BİLİNÇLİ KAYDIRMAK

Tam da bu noktada devreye medya okuryazarlığı giriyor. Ekranın ardındaki mekanizmaları anlamak, tükettiğimiz içeriğin nasıl tasarlandığını bilmek, kaydırdığımız her saniyenin aslında bir tercihe dönüştüğünü fark etmek… Bunlar dijital çağda en temel korunma yollarımız. Bilinçli bir kullanıcı olmak; kaydırırken neyi, neden ve nasıl gördüğümüzü sorgulamak, zamanımızın farkında olarak kaydırmak demek.

ZAMAN MI KAYDIRIYOR, BİZ Mİ?

Şimdi elimizde şu soru kaldı: Zamanı biz mi kaydırıyoruz, yoksa zaman mı bizi kaydırıp götürüyor?

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —